Ben hayatta en çok babamı sevdim,
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk,
Çarpı bacaklarıyla - ha düştü ha düşecek,
Nasıl koşarsa ardından bir devin..
O çapkın babamı ben öyle sevdim,
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi,
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti..
Sevinçten uçardım hasta oldummu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul' a
Bi helallaşmak ister elbet, diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu..
En son teftişine çıkana değin,
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için,
Açıldı nefesim, fikrim, canevim,
Hayatta ben en çok babamı sevdim...
__________________
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,
öyle gitki arkanda izinden başka birşey kalmasın hayata dair