Geri git   Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu > Serbest alan > Serbest Kürsü

Serbest Kürsü HertürLü konuyu açıp payLaşabiLirsiniz...

Cevapla
 
Konu Araçları Stil
Alt 15/12/10, 09:01   #1
RoN@hi
Cumhurbaşkanı
 
RoN@hi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Bulunduğu yer: a$kistaN
Mesajlar: 7.752
Tecrübe Puanı: 25 RoN@hi is a jewel in the rough RoN@hi is a jewel in the rough RoN@hi is a jewel in the rough RoN@hi is a jewel in the rough
Red face PayLa$tıkça ßüyüyen Miras

[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]PAYLAŞTIKÇA BÜYÜYEN MİRAS

Öfke, kızgınlık, inat, güven, saygı, onur, acı, gurur, sevgi, inanç, hırs, sorumluluk, özveri, direnç … hepsi doğal, insani… Bir fotoğraf görürsün, duyduğun bir şarkı olur bazen, kimi zaman bir slogana dönüşür, bazen de gazete sayfalarında bir haber, televizyon ekranında bir görüntü, bir belgesel; bir genç çocuğu, bir devrimciyi, bir insanı anlatır…
Öfke, kızgınlık, inat, güven, saygı, onur, acı, gurur, sevgi, inanç, hırs, sorumluluk, özveri, direnç … hepsi doğal, insani… Bir fotoğraf görürsün, duyduğun bir şarkı olur bazen, kimi zaman bir slogana dönüşür, bazen de gazete sayfalarında bir haber, televizyon ekranında bir görüntü, bir belgesel; bir genç çocuğu, bir devrimciyi, bir insanı anlatır…
İşte o gençlerden biridir Erdal Eren. İdamı radyodan, televizyondan aynı gün, gazetelerden ise 14 Aralık’ta haber alanlar arasında ailesi, yoldaşları ve öğretmeni de vardı.
İdamın ardından Erdal’dan geriye, bir mektup, kol saati ve 800 lira para kalmıştır, babasına teslim edilmek üzere...
YILLARCA PAYLAŞILAMAYAN ACI
Oğlunun, haksız, hukuksuz bir ‘yargılama’ sonucu idam edilmesi babanın kalbine ağır gelir, oğlunun idamından dört yıldan az bir zaman sonra kalbine yenilir…
Bir yandan oğlunu, bir yandan da hayat arkadaşını, eşini kaybetmek ise anneye çok gelir…Eşinin ölümünden sonra, geçirdiği ağır trafik kazası da eklenince, yıllarca süren acı, üzüntü, özlem kalır Şadan Teyze’ye…
Oğluna dair hiçbir konu açılmaz yanında, “Erdal” adı bile telaffuz edilmez. Yıllarca, “asker katilinin annesi” olduğu ‘suçluluğuyla’ belki, acısını kendi içinde yaşamaya çalışır, adeta içine kapanır. Oğluna ilişkin hiçbir görüşme talebini kabul etmez, taa ki birkaç yıl öncesine kadar… Verdiği bir röportajın uzaması baygınlığı da beraberinde getirir; uzun süre kendine gelemez Şadan Teyze.
Hep kendi içinde, yalnız yaşadığı acısını artık paylaşmaya başlar… Devrimci 78’liler Federasyonu’nun Konur Sokak’ta açtığı standı ziyaret eder; standda bulunanlardan, çevresinden, “Erdal’ın annesi” olduğu için gördüğü ilgi acısını hafifletirken, gururlandırır da.
Artık yavaş yavaş açılmaya, çevresini genişletmeye başlar, “Erdal”ın adını da artık öncekilere göre daha rahat telaffuz etmeye başlar.
EN ÜSTE YERLEŞTİRİLEN VESİKALIK
Gül İlbay’ın annesi Sevim Türkan İlbay, Erdal Eren’in Ankara Yapı Meslek Lisesi’ndeki Edebiyat-Türkçe öğretmeni. Gül İlbay, yakın zamanda kaybettiği annesinin yıllarca Erdal Eren’in acısıyla yaşadığını söylüyor. Hoşdere mitinginden bir hafta kadar önce Erdal ile Türkan Öğretmen otobüste karşılaşmış. Annesinin Erdal’ı, “Oğlum, lütfen olaylara karışma” sözleriyle korumaya çalıştığını, kendilerine de böyle davrandığını anlatıyor Gül İlbay. Öğretmen ile öğrencisinin son karşılaşması bu olmuş.
Erdal’ın idam edileceğini duyan Türkan öğretmen, o dönemi ağlayarak geçirmiş. İnfazdan sonra annesinin, eski öğrencisinin vesikalık fotoğrafını bulduğunu belirten Gül İlbay, bu fotoğrafın yıllarca annesinin cüzdanında durduğunu anlatıyor: “Annem cüzdanında bizim resimlerimizi de taşıyordu. Ama Erdal’ın vesikalık fotoğrafını hepimizin resminin üstüne yerleştirmişti. Cüzdanı her açışında fotoğrafı görebiliyordunuz” diyor. İlbay, eve giren hırsız tarafından çalınan parasına değil, cüzdan ile birlikte kayıp olan vesikalık fotoğrafa üzülen annesinin hayatının sonuna kadar Erdal’ın acısını taşıdığını belirtiyor.
Türkan öğretmen Erdal’ın karnesini ve isminin tam karşısına “13 Aralık 1980’de idam edildi” notunu düştüğü not defterini bugüne kadar hep saklamış, ölümünde de kızına emanet etmiş.
‘CEKETİ EMANET GİBİ GÖRDÜM’
Reha Duygulu, Ankara Ortaöğrenimliler Derneği’nden (ANOD) Erdal’ın yoldaşı, arkadaşı. 2 Şubat 1980’den üç-dört ay önce serin bir Ankara sonbaharında, Erdal toplantı yapacakları üniversitenin bahçesine elinde bir ceketle gelmiş. “Yeni bir ceket aldım. Bunu ihtiyacı olan bir arkadaşa ulaştıralım, iyi olur” demiş. Serde gençlik var, saatler-günler yetersiz, mücadele yoğun. Kahverengi ceket, Duygulu’nun evinde kalmış.
Reha Duygulu, “İdam kararını engellemek için boş durmadık. Elimizden geleni yaptık, faaliyetlerde bulunduk, ama karar baştan verilmişti” diyor.
“Bugün, yarın idam edilir diye kaygı duyduğumuz günlerdi. Gece geç saat, iki-iki buçuk gibi. Birden uyandım. Evimiz Anafartalar Caddesi üzerindeydi. Pencereden bakıyordum. Issız caddeden bir jandarma panzer grubu geçti. Birden bir şimşek patladı beynimde, yok diye düşündüm, ‘Mamak’tan gelen konvoy, Anafartalar üzerinden geçmez Ulucanlar’a gitmek için’. Birden Erdal’ın o panzerin içinde olduğunu hissettim. Ben ise evimin penceresinden bakıyorum. Acı ve çaresizlik….” 19 yaşında yaşadığı ruh halini böyle ifade ediyor 2010 yılında Reha Duygulu. O gecenin sabahında radyodan idam haberini duyuyor.
“Ceket bir yadigar, bir emanet olarak kaldı bende. Gardrobumda, hiç giyilmeden, kendi kullandığım ceketlerle birlikte sakladım.”
Devrimci 78’liler Federasyonu’nun “12 Eylül Utanç Müzesi” sergisi için, 1980 darbesi ile bağlantılı objeler aradığı haberini almış.
“Ceket, tam bir masumiyet simgesi. Düz, sade, küçük. Bir genç çocuk ceketi” diyor Reha Duygulu. 3-15 Eylül 2010 tarihleri arasında Ankara’daki sergide yer almasını “Bunca yıl saklamamın, yadigara sahip çıkmamın tam da amacı buydu: O yıllar unutulmasın, bütün ayrıntılarıyla gündeme gelsin, gençler dönemi, yaşananları anlasınlar” cümleleriyle yorumlayan Duygulu, ceketi “Erdal’ın ağabeyi Erkan Eren’e teslim edilmesi” talebiyle sergiye verdiğini, Erdal’ın yadigarının ağabeyi Erkan’da olmasından memnun olduğunu söylüyor.
Reha Duygulu, mahkeme fotoğraflarında Erdal’ın üzerinde olan ceketin bu ceket olmadığının altını çizerek, idam öncesi çekilen fotoğraflarda görülen kabanın da “tutukluyken, soğuk havalarda üşümemesi için başka bir arkadaşı” tarafından Erdal’a verildiğini anlatıyor.
YARIN: Erdallar,
Erenler, gençliğe bırakılan miras ve ağabeyin
ağzından Erdal…



--------------------------------------------------------------------------------
ANALARIN ACILARI ORTAK

Evine konuk da almaya başlayan Şadan Teyze’yi en çok duygulandıran ve acısını hafifleten ise Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe, Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak ve bir oğlunu yitiren, evlatları ve damadı cezaevinde olan Gülşah Tağaç’ın kendisini ziyaretleri olur. Konuklarına en güzel misafirperverliğini sergileyen, ikramlarda bulunan Şadan Teyze’nin, annelerle sohbeti acıların ortaklığını da gösterir… Saatlerce sürmesini ister analarla sohbetinin ama zaman darlığı vardır…
Otuz yıl sonra geriye dönüp baktığında oğlunun acısını hâlâ ilk günkü gibi yaşayan Şadan Teyze, artık daha gururla, gözlerinin içi parlayarak söz etmeye başlar oğlundan. Başta Kenan Evren olmak üzere faşist darbeciler için ise duyduğu büyük bir öfke, nefret ve tiksintidir.
“İnsanlık yok zaten onlarda, insan olsalardı yaparlar mıydı? Mahvettiler bizi, baba o yüzden gitti. Suçsuz olduğunu bildiğim için içim rahat.
Kimsenin evlat acısı çekmesini istemiyorum, çok zor çünkü. İlk zamanlar, ‘Onlar da görsün benim çektiklerimi onlar da çeksin’ dedim. Sonradan dedim ki ‘elime ne geçecek, kimseye beddua etmek istemiyorum’. Çünkü çok zor evlat acısı, dayanılacak bir şey değil. Başka türlü çeksinler…”
Şadan Teyze’yi en çok duygulandıran anılarından biri ise Erdal’ın mezarına her gittiğinde, gördüğü çiçekler… “Mezarlığa filan gidince belli, çocuklar ziyaret etmişler, çiçek filan koymuşlar, görüyordum...”


HEP RÜYAMDA GÖRDÜM

Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevinde 13 Aralık 1980 günü Erdal Eren’in talebiyle infaza tanıklık eden Avukat Nihat Toktay: Erdal Eren’in idamından sonra 4-5 ay hiç kendimi toparlayamadım. Hep rüyamda gördüm. Daha halen Ulucanlar Cezaevi’ne gidemiyorum. Çünkü Erdal Eren’in infazı orada yapıldı. Oraya gittiğimde tüylerim diken diken oluyor, sürekli gözlerimin önüne geliyor infaz. Onun için ben cezaevine gitmem. İdamla yargılanan birinin davasını almaktan korkuyorum.
Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi’nde 13 Aralık 1980 günü Erdal Eren’in talebiyle infaza tanıklık eden Avukat İsmail Sami Çakmak: Utanarak arkasını dönüp apış arasından bir mektup çıkardı. Bir sigara istedi, yaktım. Son derece rahat ve sakin, bir mektup yazmak istediğini söyledi, izin verdiler. Oturdu, sigarası bitinceye kadar mektubu yazdı. …. Elleri bağlanacağı sırada ‘Bağlamayın. Bana, vücuduma değmeyin’ dedi. Doktor ellerinin bağlanmaması halinde çok acı çekeceğini anlattı. Erdal’a söyledim, karşı çıkmaktan vazgeçti. Sehpaya yürüdü, ‘Faşizme ölüm, halka hürriyet’ diye bir slogan atıp, kolay geçsin diye boynunu ipe kendi uzattı, aynı anda tabureyi tekmeledi. Biraz önce slogan atan vücut boş bir torba gibi sallanmaya başladı.” 14.09.2008/Cumhuriyet-Dergi/Berat Günçıkan


HALKIMIZ BU DÜZENİ YARGILAYACAK


Erdal Eren, duruşmada yaptığı bu savunmadan sonra, mahkeme salonunda bulunan subaylar tarafından ağzı-burnu kanayana dek dövülür:
“Hakim sınıflar ve onların uşakları bu sömürü ve baskı düzenine yönelen her hareketi kanla boğmak istiyorlar. Bunun için olmadık tertipler tezgahlıyorlar. Halkın kurtuluşu için mücadele veren, baskı ve sömürüye karşı çıkan herkes bu tezgahlara muhataptır. Ve siz bir mahkeme heyeti olarak bu tezgahın dişlisinden başka bir şey değilsiniz... Biz; devrimciler, sizlerin şartlandırılmış düşüncelerinizdeki gibi terörist veya anarşist değiliz. Biz devrimcilerin Türkiye halkının her türlü baskı ve sömürüden kurtulması dışında hiç bir kaygımız yoktur. Anarşi yaratmak veya terör estirmek bizim düşüncemizle çelişen bir şeydir. Tersine en büyük terörist ve katil, bu devletin kendisidir...
Bugün devrimcileri ve onların bir parçası olan beni, aldığınız emirlere uygun olarak yargılayabilir ve ölüm cezası verebilirsiniz. Fakat bu ilelebet sürmeyecektir. Bir gün mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru kararı verecektir.”
__________________
"SeN" 0L da;

İster yar oL ister yara !!

Lütfun da ßaşım üstüne kahrın da...
RoN@hi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 946
Takımınız:
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:03 .


Powered by vBulletin
Copyright © 2000-2007 Jelsoft Enterprises Limited.
Sitemap
6, 5, 3, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 113, 16, 17, 18, 19, 81, 20, 27, 22, 23, 24, 25, 26, 48, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 136, 40, 58, 45, 42, 44, 46, 47, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 70, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 71, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 96, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 98, 97, 100, 101, 102, 103, 106, 104, 105, 112, 109, 108, 107, 110, 111, 114, 115, 118, 116, 117, 119, 148, 154, 124, 165, 122, 120, 123, 121, 150, 153, 125, 128, 129, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 149, 202, 175, 164, 152, 167, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 195, 169, 166, 168, 170, 171, 172, 199, 174, 173, 196, 200, 176, 177, 180, 178, 179, 182, 189, 187, 184, 186, 191, 192, 193, 194, 197, 198, 201, 203, 229, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 236, 231, 232, 233, 234, 235, 237, 240, 239, 241, 243, 242, 244,