Radyo tiyatrosu’nun doğum yeri tartışmalı. BBC ile Amerikan radyoları “ilk olma” yarışını birbirlerine bırakmamakta kararlı. Ancak kaydı bulunan ilk radyo tiyatrosu ne İngiltere’de, ne Amerika’da, ilk kez Almanya’da, Berlin Radyosu tarafından “mikrofona kondu”. Bu eser Schiller’in “Haydutlar”ıydı.
Daha önce ünlü ve başarılı tiyatro oyunlarının sahneye mikrofon konarak taş plaklara kaydedildiği ve radyoda dinleyiciye sunulduğu biliniyor. Ancak böylesi ürünler radyo tiyatrosu olarak değerlendirilmiyor. Radyo tiyatrosu, bir oyun, roman yada öykünün yada tümüyle radyo tiyatrosu olarak yazılmış özgün bir eserin stüdyoda, ses ve müzik efektleri eşliğinde yeniden üretilmesiyle ortaya çıkan radyo programlarına deniyor.
İlk radyo tiyatrosu programının tarihi tartışmalı da olsa, yaygınlaşması İkinci Dünya Savaşı sırasında oldu. Almanya, İngiltere ve Belçika’da, sığınaklarda bombardımanın bitmesini bekleyenler için ilgi çekici programlar tasarlanırken radyo tiyatrosu, müzik programlarının önüne çıktı. O dönemden bu yana da bir radyo klasiği olarak varlığını sürdürmekte.
TÜRKİYE’DE RADYO TİYATROSU
Türkiye’de radyo tiyatrosu, TRT öncesi dönemlere uzanıyor. Özellikle İstanbul Radyosu 1950’li yıllarda ilk radyo tiyatrosu örneklerini vermeye başladı ve bunu gitgide sistemleştirdi.
Baki Süha Ediboğlu, Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşler ilk mikrofona koyucular olarak ünlendiler. Bedia Muvahhit, Afife Ediboğlu, Hadi Hün, Perihan Tedü, Kemal Tözem, Sami Ayanoğlu, Şaziye Moralı, Vasfi Rıza Zobu, Ercüment Behzat Lav, Behzat Butak, Suavi Tedü ise ilk radyo tiyatrosu oyuncuları olarak...
Televizyonun olmadığı, radyonun evde izlenebilen tek kitle iletişim aracı olduğu dönemde radyo tiyatrosu gitgide bir geleneğe ve alışkanlığa dönüştü. Bu geleneği miras alan TRT’nin arşivlerinde, taş plaktan dar banta uzanan inanılmaz zenginlikte bir arşiv var.
NTV Radyo’da Radyo Tiyatrosu birer saatlik oyunlar halinde her Pazar saat 11:05’de ve 19:05’de (tekrarı) yayınlanıyor.
ARKASI YARIN
Arkası Yarın türü radyo programları, beklenilenin aksine radyoda doğmadı. Güneydoğu Belçika’daki Arden bölgesinde çeşitli vardiyalarda işe gidip gelen kömür işçilerini oyalamak ve eğlendirmek amacıyla banliyö trenlerinde tiyatro aktör ve aktristlerinin canlı olarak seslendirdiği bazı oyunlar, trenin hoparlörlerinden vagonlardaki işçilere dinletiliyordu.
Ancak uzun oyunlar madenci köylerinden yakındaki ocaklara giden işçilerin yolculuk süreleri için uzun olunca oyunları farklı sürelere bölerek bölüm bölüm yayınlamaya başladılar. Bu eğlence kısa süre içinde işçilerin büyük beğenisini kazanınca bunu radyo yoluyla bütün ülkeye yayma fikri doğdu ve ardından da Arkası Yarın bir radyo klasiği olacağı yolculuğuna başladı.
TÜRKİYE’DE ARKASI YARIN
Türkiye’de Arkası Yarın’ların mikrofona taşınması radyo tiyatrosuna göre epey gecikti. 1950’lerde önce çocuklar için arkası yarınlar üretildi. Ancak büyüklerin de bu radyo dizilerini izlemeye başlaması üzerine “büyükler için” arkası yarınlar üretilmeye başladı.
Televizyonun olmadığı dönemlerde Arkası Yarın’lar altın çağını yaşadı. O kadar ki, dinleyicilerin yayın saatinde radyo başında toplandığına bile tanık olundu.
Bir başka özellik de Ankara Radyosu’nun bu alanda öteki radyolara göre (İstanbul ve İzmir) daha ağır basmasıydı. Önceleri beş ve yedi bölümlük diziler olarak düzenlenen Arkası Yarın’lar gitgide 13 hatta 18 bölümlük dizilere döndü.
-Çoğunlukla insan sesine ve ses efektlerine dayalıdır,kişilerin hareketleri ancak konuşmalarından ve efektlerden anlaşılır.
-Radyo görsel bir ortam olmadığı için ayrıntılar söze dönüştürülür. Tiyatro oyununda sözün ağırlığı,radyo oyunundan daha azdır.
- Söz,müzik veya efektlerle ifade edilemeyen durumlarda bir anlatıcı devreye girse de her oyunda anlatıcı olması şart değildir.
-Radyo oyununda tasvir yapılmasa da dinleyiciye kişiler,çevre ve bazı ayrıntılar hakkında ipuçları vermek gerekir;bu da karakterler ya da eğer varsa anlatıcı tarafından yapılır.
-Yazılırken sözcükler bölünmez,bir alt satıra geçilir. Sayfa sonunda da cümle bölünmeyip,bütün olarak öbür sayfaya aktarılır. Bunun sebebi radyo oyunlarının ezberlenmeden ,bir iki prova yapıldıktan sonra metinden okunarak yayınlanması ve metnin kolay ve kesintisiz okunmasını sağlamaktır.
-Roman türünde olduğu gibi karakterlerin düşünceleri diyaloglar arasında kolaylıkla aktarılabilir. Zaman kaydırmaları,geri dönüşler,mekan değişimi,gerçek ile hayal arasında gidip gelmeler tiyatro oyunundan farklı olarak rahatlıkla aktarılabilir.
-Esnek bir yapıya sahip olmasına rağmen yazılması ve oynanması aynı oranda basit değildir. Karakterlerin ruh hallerindeki değişimler,Kullandıkları dilin toplumdaki konumlarına göre farkları,yer değişiklikleri ve karakterlerin bulundukları mekan sesle iletilmek zorundadır.
- Her konu radyo oyununa uygun değildir,sadece sesle aktarılabilir konuları ele alabilir. Mesela baş karakteri dilsiz bir insan olan bir konu oyunlaştırılamaz.
- Her cümlenin ilk duyuşta anlaşılır olması gerekir,bu yüzden cümleler kısa ve açıktır,sayılar yuvarlak olarak belirtilir.
- Kulak belleği ve dikkati ,gözünkinden daha güçsüz olduğundan konu tiyatro oyunlarına göre daha yavaş geliştirilir. Karışık ayrıntılara yer verilmez,olay örgüsü genellikle sadedir. Ana olayı besleyen yan öyküler ya hiç yoktur ya da azdır.
-Önemli olaylar,ayrıntılar,anahtar kelimeler uygun bir şekilde tekrarlanır.
-Radyo oyunlarında dinleyicinin karakterleri birbirinden kolayca ayırdedebilmesi için karakter sayısı genelde'yi geçmez
-Dinleyicinin dikkatini verebilmesi için oyunlar kısa tutulur. Normal oyunların süresi 30-90 dakika arasında değişirken,çocuk veya yetişkinlere yönelik diziler 15-20 dakikalık sürelerden oluşur...