Geri git   Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu > Kültür & Sanat > Kitap

Kitap Ktap tanıtım ve yorum alanı

Cevapla
 
Konu Araçları Stil
Alt 21/09/08, 20:18   #21
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Charles Perrault


Merhaba arkadaşlar... Şu an için bu ismi hatırlayamasak da aslında eserleri, çocukluğumuza renk katan değerli bir Fransız Edebiyatçısı olan Charles Perrault, (12 Ocak, 1628-16 Mayıs, 1703) Yazdığı çocuk hikayeleri ile ünlenmiştir.

Charles Perrault 12 Ocak 1628'de Paris'te varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası tanınmış bir avukattı. Charles önce Beavuais Koleji'nde öğrenim gördü, daha sonra Orleans'da hukuk öğrenimi görmeye başladı. 1651'de hukuk fakültesinden mezun oldu. Paris Barosu'na kaydoldu ve kısa bir süre avukatlık yaptı. Sanata büyük bir ilgisi vardı, çeşitli resmi görevlerde yer aldı.

Yazı hayatına 1654 yılında başlamıştır ve yazmak kısa sürede onun en büyük tutkusu olmuştur. Gelecekte yazdığı çocuk masallarıyla ünlenecek olan Perrault'un çocuk masalları yazmaya başlamasının ana nedeni kendi çocuklarına anlatacak, okuyacak bir masal beğenememesiydi. İlk masallarını kendi çocukları için yazmıştır. Bundan zevk almaya ve ürettiklerinin kalitesini anlamaya başlayınca çocuk masalları yazmaya devam etmiştir. Yazdığı masallar ileride peri masalı olarak adlandırılacak türün ilk örneklerindendi. Yazdığı masallarda genelde çevresindeki bilinen mekanları kullanmış, düş-benzeri atmosferler yaratmıştır.

Başlıca Eserleri :

La Belle au bois dormant (Uyuyan Güzel)
Le Petit Chaperon rouge (Kırmızı Başlıklı Kız)
Le Chat botté (Çizmeli Kedi)
Cendrillon (Külkedisi)
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:18   #22
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Moliere

Jean-Baptiste Poquelin, daha bilinen adıyla Moliere (15 Ocak, 1622 – 17 Şubat, 1673) Fransız oyun yazarı ve oyuncu.

Moliere, sarayın döşemelerini yapan bir mobilyacının oğluydu. Paris'in en iyi okullarından College de Clermont'da öğrenim gördü. 1643'te Illustre- Theatre adlı bir tiyatro topluluğu kurdu, sahne adı olarak Moliere'i seçti. Moliere'in bilinen ilk yapıtları, 1655'te Lyon'da sahnelenen L'Etourdi ou contretemps (oynanışı Savruk, 1876; yayımlanışı Şaşkın yahut Beklenmedik Engeller, 1944). Moliere ve topluluğunun ilk başarılı temsili ise 1658'de Louvre Sarayı'nda Kral XIV. Louis önünde oynanan Corneille'in Nicomede'iydi. Moliere, ertesi yıl ilk önemli komedisi sayılan ve Paris'te sahnelenen ilk oyunu olan Les Precieuses'ü (oynanışı Dudukuşları, 1876; yayımlanışı Gülünç Kibarlar, 1943) yazdı. Sosyetenin kibar davranışlarına özenen iki taşralı genç kızı konu alan bu oyun, Moliere'in bütün yapıtlarında öne çıkan bir temanın ilk işlenişiydi: Moliere burada, toplumsal kuralların gerektirdiği yüzeysel kibarlıkla altta yatan içgüdüsel davranış arasındaki uyumsuzluğun yarattığı gülünçlüğü ele alıyordu.

Moliere'in topluluğu 1661'de, Kardinal Richelieu'nün bir tiyatro binası olarak yaptırdığı Palais Royal'deki (Kraliyet Sarayı) bir salona taşındı. Moliere'in bütün "Paris" oyunları burada sahnelenecekti. 1662'de sahneye konan ünlü oyunu L'Ecole des femmes (oynanışı Kadınlar Mektebi, 1876; yayımlanışı Kadınlar Mektebi, 1941) daha ilk gecesinde skandal yarattı. Seyirciler ve yetkililer, artık hiçbir değere saygısı kalmamış bir komedyenle karşı karşıya olduklarını düşünüyorlardı. Oyun, kadınlardan çekinen ve bu yüzden de saf, gözü açılmamış bir genç kızla evlenerek onu kendi ilkeleri doğrultusunda yönetmek isteyen bir erkeği konu alıyordu. Oyunun sonunda adam genç eşine aşık oluyor, ama aşkı dile getirmesini ve kadınlara bir sevgili gibi yaklaşmasını bilmediği için gülünç durumlara düşüyordu. Moliere oyuna gelen eleştirilere 1663'te La Critique de L'Ecole des femmes (Kadınlar Mektebinin Tenkidi, 1944) ve L'Impromptu de Versailles (Versailles Tulûatı, 1944) adlı tek perdelik oyunlarıyla karşılık verdi. Bunlardan ilkinde komedi anlayışını yansıtıyor, ikincisinde ise oyuncuların dinlenme odasını ve prova sırasında sahne arkasındaki konuşmaları çok gerçekçi bir bakışla anlatıyordu.

Moliere 1662'de Armande Bejart'la evlendi. Üç çocuğu oldu, ama bunlardan yalnızca biri yaşadı. 1664'te sahnelenen Le Tartuffe, ou I'imposteur (oynanışı Tartüf, 1876 ve Riyanın Encamı, 1881; yayımlanışı Tartuffe, 1944) adlı oyunun Kadınlar Mektebi'nden de daha büyük bir gürültünün kopmasına yol açtı. Oyun kilisenin baskısıyla yasaklandı ve ancak 1669'da yeniden oynanma olanağı buldu. Tartuffe, bir tür danışmanlık ve eğitmenlik rolüyle bir burjuvanın evine kapağı atmış, dindar görünüşlü bir sahtekarın serüvenleri üzerine kuruluydu. Moliere Tartuffe'ün yasaklanmasına karşın, daha da kışkırtıcı bir oyun olan Dom Juan, ou le festin de Pierre'i (oynanışı Don Civani, 1876; yayımlanışı Don Juan, 1943) sahneye koydu. Don Juan, aristokratik bağımsızlık ilkesini hiçbir borç ya da yükümlülük tanımamak ve Tanrı'yı da hiçe saymak noktasına kadar vardıran, ama herkesin kendisine karşı yükümlülüklerini yerine getirmesini de istemekten geri kalmayan tipik bir Moliere kahramanıydı. Uşağı Sganarelle ise gerçekliği, dindarlığı ve ürkekliğiyle her bakımdan efendisinin tersiydi. Bu iki kahraman, Cervantes'in Don Quijote ile Sancho Panza'sının Fransız edebiyatındaki karşılığı olarak da görülebilir. Ama Don Quijote'nin saf hayalciliğinin yerini, Don Juan'da edepsizlik almıştır. Sonunda Don Juan, tanrıtanımazlığından ötürü cehenneme gönderilir; ama bu arada seyirciyi eğlendirmeyi ve onların ikiyüzlülüklerini de açığa çıkarmayı başarmıştır.

Moliere, 1666'da da en başarılı oyunlarından sayılan Le Misanthrope'u (oynanışı Adamcıl, 1876; yayımlanışı İnsandan Kaçan, 1976) sahneye koydu. Komedinin kahramanı Alceste, ilkelerine sımsıkı bağlı, hiç kimseyi beğenmeyen, ama bu arada kendi kusurlarının hiç farkına varamayan yeni tip bir budalaydı. Moliere'in en ünlü oyunlarından biri olan L'Avare (Cimri, 1938, 1991) ilk kez 1668'de sahnelendi. Yapıt, şiiri andıran bir düzyazıyla yazılmıştı. Geleneksel komedinin bütün kalıplarının dönüşüme uğratılarak kullanıldığı bu oyun, kahramanının çelişkisini fazla sert ve çıplak bir tarzda göz önüne serdiği için önceleri pek tutulmamıştı. Cimrinin para tutkusu, oyunun bazı sahnelerinde gaddarlık, patolojik bir yalnızlık, hatta açıkça çılgınlık noktasına varıyordu. Sonradan Goethe Cimri'nin bir komedi değil, bir trajedi olduğunu öne sürmüşse de bu yorum abartılı sayılabilir. Çünkü komediye özgü olan temel çelişki, insanca olmayan amaçlarla insani içgüdüler arasındaki karşıtlık, burada da ortaya çıkar; ama Moliere seyirciye neşeli bir gülünçlüğü değil, saçmalık ve sakinliği hissetirir. Moliere'in 1668'de sahnelenen öteki oyunu George Dandin (oynanışı Kıskanç Herif, 1873; yayımlanışı George Dandin, 1943) uzun süre bir fars olarak değerlendirilmiştir. Günümüzdeki bazı eleştirmenlere göreyse, Moliere'in belki de en özgün, en gözüpek yapıtıdır. Komedinin kahramanı Dandin, kendi budalalığını kabul eden, ama her şeyin ters gittiği bu dünyada akıllı olmanın da işe yaramadığını öne süren ironik bir tiptir. Haklı olduğu sezilmekte, ama kendisi haklı olduğunu bir türlü açıkça kanıtlayamamaktadır. Moliere'in sağlığı 1669'dan sonra giderek bozuldu. Gene de 1670'te başyapıt sayılan Le Bourgeois gentilhomme'u (oynanışı Köylü Asilzade ve Burjuva Jantilom, 1927; yayımlanışı Kibarlık Budalası, 1937) sahnelemeyi başardı. Bu, Moliere'in en sevinçli, en mutlu komedilerinden biriydi. Orta sınıf içindeki yükselme ve sınıf atlama çabalarını konu alan oyunun kahramanı Jourdain, boş ve anlamsız sözleriyle sözlerin gerçekten boş olduğunu ister istemez hissettiren, cömert yaradılışlı ama bundan da utanç duyan, sevimli bir tipti. Hastalığına karşın, ömrünün son yıllarında Moliere üç önemli oyun daha sahneledi. 1671'de sahnelenen Les Fourberies de Scapin (Scapin'in Dolapları, 1944), 1672'de sahnelenen Les Femmes savantes (oynanışı Okumuş Kadınlar, 1876; yayımlanışı Bilgiç Kadınlar, 1944) ve 1673'teki sahnelenen Le Malade imaginaire (Hastalık Hastası, 1940, 1982). Bu son oyun, ölümünden ve doktorlarından korkan bir hastalık hastasının kuruntularıyla birlikte tıp mesleğini ve doktorların bilgiçliğini de alaya alıyordu. Oyunun üçüncü gecesinde Moliere sahnede hasta rolünü oynarken kalp krizi geçirdi ve evine götürüldükten hemen sonra öldü.

Moliere'in ayna zamanda bir oyuncu olması yazdıklarını da etkilemiştir. Oyunlarının karakterleri, kendi tiyatro topluluğunun oyuncularını andırır. Kendisi de genellikle, çabuk kızan adam, uşak, aldatılmış koca, dar kafalı burjuva ve "Moliere denen herife" söven yobaz ihtiyar gibi rollere çıkmıştır. Gerçek yaşamda, hatta provalarda yaşadığı durumları kolayca bir oyun malzemesi haline getirmekte ustadır. Bu yüzden çoğu oyunlarında bir doğaçlama havası görülür; modeli önceden belirlenmiş bir oyun yazmaz, o anda bulduğu, eline geçen konuyu ya da insan tipini oyunlaştırır. Oyunlarının konuları ve olay örgüleri, belli bir tartışmayı başlatmak için çoğu zaman yalnızca bir araç işlevi görür. Bu konuşmalar içinde, oyun kişileri, birbirlerinin görüş ve sözlerindeki yanlışlık, anlamsızlık ya da çelişkiyi ortaya çıkarırlar. Roller sık sık değişir, akıllı adam aptal duruma düşer, budalanın da derinde yatan bir mantığın sözcüsü düzeyine yükseldiği olur. Bu nedenle, Moliere'in oyunlarını bir akılcılık savunusu olarak görmek yanlış olur: Moliere de akılla akılsızlık birbirine çok yakındır; bu yakınlık, Moliere komedisinin çağı için çok yeni bir kavramı, saçmalık kavramını öne çıkarmasını sağlar. Eğer bir söz ya da olay, her türlü akılcılık sınırını aştığı halde bizi güldürüyorsa, Moliere'e göre burada akılla budalalık sürekli yer değiştiriyor demektir. Moliere, klasik çağın ve günümüzün ölçülerine göre, profesyonel bir yazar ya da edebiyatçı değildi. Oyunlarının tümünü, yayımlamak amacıyla değil, oynanmak amacıyla yazmıştır
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:18   #23
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Milan Kundera


Milan Kundera 1 Nisan 1929'da Çekoslovakya'nın Brno şehrinde doğdu. 14 kitap yazmış, sayısız ödül almış, yazarlık mesleği yanında uzun yıllar müzik ve sinemayla profesyonel olarak uğraşmıştır. Çek asıllı Fransız yazar yaşamını Paris'te, eşiyle birlikte sürdürmektedir.
1929 yılında, orta halli Kundera ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Ludvík Kundera (1891-1971), 1948-1961 yılları arasında Brno Müzik Akademisi müdürlüğü yapmış olan, ünlü müzikolojist ve piyanist Leoš Janáček'in öğrencisiydi. İlk piyano derslerini babasından aldı ve ilerleyen yıllarda kendisi de müzikoloji üzerine çalışmalar yaptı.

Lise eğitimini 1948 yılında Brno'da bitirdikten sonra, Charles Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde, edebiyat ve estetik üzerine eğitim gördü. İki dönem sonra Film Akademisine geçti ve yönetmenlik konusunda ilk makalelerini yazdı fakat daha sonra çalışmalarını politik baskı yüzünden durdurmak zorunda kaldı.

İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Komünist Parti'ye üye oldu. Ancak 1948'in şubat ayında partiden çıkarıldı.1950 yılında da bir diğer Çek yazar Jan Trefulka Komünist Parti'ye karşı faaliyetlerde bulunmaktan, partiden uzaklaştırıldı. Trefulka o günlerde gerçekleşen olayları 1962 yılında yazdığı Pršelo jim štěstí (Onlardan Yükselen Mutluluk) romanında anlattı, Kundera'ysa o günlerde başına gelenleri bir şaka olarak görmüş olacak ki, partiden çıkarılma sürecinde başına gelenleri anlattığı kitabının ismini Žert (Şaka) koydu.1956 yılında Komünist Parti'ye tekrar giren Milan Kundera, 1976 yılında ikinci kez, Václav Havel gibi ünlü yazarlar ve sanatçılarla birlikte partiden ihraç edildi.

1968'deki Rus istilasından sonra, Prag Müzik ve Sanatlar Akademisindeki görevinden uzaklaştırılan Kundera, politik baskılara dayanamayarak Fransa'ya göç etti ve 1981 yılında Fransa vatandaşı oldu.1979 yılında yazdığı Gülüşün ve Unutuşun kitabından sonra Çekoslovak Hükümeti, vatandaşlık hakkını geri verdi.

1980 yılında Gabriel Garci Marquez'in aldığı Commonwealth Ödülü'nü, 1981 yılında Tenesse Williams'la paylaştı.En bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği 1988 yılında Philip Kaufman tarafından sinemaya uyarlandı.1983 yılında Michigan Üniversitesi tarafından fahri doktora ünvanı verilen Kundera 1985 yılında da Kudüs Ödülüne layık görüldü.

Çağımızın en başarılı düşünsel roman yazarı ve varoluşçuların sonuncusu olarak nitelendirilen Kundera'nın son kitabı Perde, 2005 yılında yayınlandı.

Ödülleri :

Medicis Ödülü(Yaşam Başka Yerde)
Mondello Ödülü(Jacques İle Efendisi)
Commonwealth Ödülü
Europa Literatura Ödülü
Kudüs Ödülü

Eserleri :

Şaka (1967)
Gülünesi Aşklar (1960)
Yaşam Başka Yerde (1969)
Jacques ve Efendisi (1975)
Veda Valsi (1976)
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı (1979)
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği (1981)
Roman Sanatı (1985)
Ölümsüzlük (1990)
Saptırılmış Vasiyetler (1992)
Yavaşlık (1994)
Kimlik (1998)
Cehalet (2000)
Perde (2005)
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:18   #24
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Jean de La Fontaine


Jean de La Fontaine (okunuşu Lafonten), 8 Temmuz 1621 Chateau Thierry'de doğdu, 13 Nisan 1695 Paris'te öldü; Fransız şairi.

Yazdığı fabl eserleri ile tanınmıştır. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Paris'te kolejde okudu. Hukuk tahsili yaptı. Papaz yetiştirilmek istenildi ise de kiliseden ayrıldı. Okul hayatında başarılı bir öğrenci olamadı. Gençliğinde baba mesleği olan orman ve su kanalları işleriyle uğraştı. Çeşitli memurluklarda bulunmuş, düzensiz bir hayat yaşamıştır.

1673 senesinde Madam de la Sablière'nin himayesine girerek burada ilim adamları, felsefeciler ve yazarlarla tanıştı. İlk masallarını burada yazdı. Çağdaşları, La Fontaine'i bir masal yazarı olarak görüyorlardı. Halbuki La Fontaine, yazdığı masallarda Dede Korkut masallarındaki üslupla hayvanlara ahlaki karakterler vererek onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkid etmiş bir ahlak dersi vermiştir. Buna edebiyatta teşhis ve intak sanatı denir. La Fontaine'in bu hususiyeti çok geç fark edilmiştir. Eserlerinde sadelik ve açıklık görülür. Konuşma şeklinde akıcı şiirleri, hayvanlar üzerinde tenkitleri, incitmeden iğneleme usulleri ile Fransız edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır.

La Fontaine masallarındaki konular, şark klasiklerinden alınmadır. La Fontaine'den çok önceleri yazılmış Beydeba'nın Kelile ve Dimne eserindeki hikayelerin pekçoğu, bu Fransız edebiyatçısı tarafından şiir şeklinde tekrarlanmıştır. Masalları çoğunlukla herkesin anlayabileceği bir şekilde yazılmıştır. La Fontaine'in canlı, hızlı, incelik ve nükte dolu bir anlatımı vardır. Kişilerini hemen daima hayvanlar arasından seçerse de bazan insanları, bilhassa köylüleri de olaylara karıştırır. Sık sık bahsettiği hayvanlar aslan, kurt, tilki, eşek ve horozdur.

La Fontaine, kötüyü göstererek iyinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Ancak şiirlerini okuyan çocuklarda herhangi bir açıklama yapılmazsa tam ters etkinin hasıl olduğu da bir gerçektir.

Masalları toplam olarak 238 adet olup, 12 kitapta toplanmıştır. 1668'de basılan ilk altı kitabında 124 masal vardır ve bunlar birinci cildi meydana getirir. İkinci cilt 1678'de basılan beş kitaptır. En son 1694'de bastırdığı üçüncü cilt ise tek kitaptan ibarettir.

La Fontaine, roman ve piyes de yazmıştır. Nakaratlı uzunca şiirleri ve şiirli mektupları vardır. Hadım, Gülünç Macera, Floransalı, Büyük Maşrapa, Köy Sevdaları komedi türündeki eserlerindendir. Contes (Kont) isminde şiirli hikayeler eserinden dolayı Fransız Akademisine kabul edildi. 1695'te Paris'te öldü.

Eserleri birçok dile tercüme edilmiştir. Ancak hiçbir tercüme orijinalindeki sadelik ve çekiciliği verememiştir.

Türkçeye ise, Recaizade Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret ve Orhan Veli Kanık tarafından çevrilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:19   #25
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Jules Verne


Jules Gabriel Verne (Jül Vern) , Fransız bilim kurgu yazarı (8 Şubat 1828 - 24 Mart 1905).

Jules VerneFransa'nın Nantes şehrinde doğdu , yazmaya 1850 yılında başladı. İlk yazdığı eserler tiyatro oyunlarıydı. Balonla Beş Hafta adlı romanı ile büyük ün kazandı. Yazar bir çok icatı önceden tahmin ettiği için "bilim falcısı" lakabı ile anılır. Denizaltı, uzay yolculuğu gibi onun zamanında olmayan bir çok olayı öngördü. İnatçı Keraban adlı romanında Osmanlı İmparatorluğunu ve Türk insanını anlattı. Kitaplarında öngördüğü icatlara genelde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne eserleri, dünyada başka dillere en çok çevrilmiş yazardır. Eserleri 148 dile çevrilmiştir. Jules Verne öldüğünde, ardında yayımlanmamış 6 roman bırakmıştı. Oğlu Michel Verne, yayımcının isteği üzerine, dönemin gereklerine uydurmak için bu kitaplarda çeşitli değişiklikler yaptı. Fakat yapılan hata anlaşılınca, yeniden Jules Verne'nin yazdığı orijinal metinlere dönüş yapıldı ve bu romanlardan Altın Yanardağı ve Wilhelm Storitz'in Esrarı (İthaki Yayınları, 2002) Fransa'da 1995 ve 1996 yıllarında basıldı. Daha sonra Macellanya (En Magellanie) TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında 2002'de basıldı. Güzel Sarı Tuna ile Meteor Avı romanları da TÜBİTAK tarafından yayımlandı. Bu beş romandan önce de Jules Verne öldükten çok kısa süre basılmış bir kitabı daha bulunuyor: Dünyanın Ucundaki Fener (1905).

Eserleri :

Balonla Beş Hafta (1863)
Yirminci Yüzyılda Paris (1863 , ilk kez 1994 yılında yayınlanmıştır)
Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864)
Aya Yolculuk (1865)
Kaptan Grant'ın Çocukları (1867-1868)
aaaaen Günde Devr-i Âlem (1872)
Denizler Altında 20000 Fersah (1873)
İnatçı Keraban (1882)
Michael Strogoff (1876)
İki Yıl Okul Tatili (1886-1887)
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:19   #26
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Victor Hugo


Tabiiki arkadaşlar Victor Hugo yu hemen hepimiz tanıyoruz. Ve ondan bahsetmeden bir Fransız edebiyatı mümkün değil bence.

Victor Hugo (26 Şubat, 1802 - 22 Mayıs, 1885), Fransız yazar, ozan ve tiyatro yazarıdır.
Fransız şair ve yazar Victor Hugo, Fransa tarihinin en çalkantılı günlerinde, 1802’de dünyaya geldi. Napolyon ordusunda general olan babası, imparatorun parlak döneminde önemli görevlerde bulundu, bir çok dış ülaaae seyahat etti ve Madrid’te valilik yaptı. Hugo, anne ve babası arasındaki geçimsizlikler nedeniyle genellikle annesinden uzak kaldı ve babası ile yaşadı.


Hugo ilkokula İspanya’da başladı ancak İspanyol aristokratlarının çocuklarını kabul eden bu okulda, sonradan soyluluk ünvanı almış bir burjuva generalin oğlu olması, alay konusu edilerek dışlanmasına yol açtı. Yazarların ürünleri ile yaşam öyküleri arasında ilişki kurmak eğilimindeki araştırmacılar, İspanyol okulunda geçen günlerin, Hugo’nun aristokrasiye bir yandan hayranlık duyup bir yandan da nefret etmesi gibi gerilimli bir duyguya kapılarak liberal-demokratik ilkeleri seçmesinde büyük rol oynadığını iddia etmişlerdir.


Napolyon’un imparatorluktan düşmesi ile birlikte Hugo ailesi için zor günler başladı. Paris Hukuk Fakültesi’nde başladığı yüksek öğrenimine maddi sıkıntılar yüzünden devam edemedi ve ayrıldı. Ayrıldıktan sonra kendini kitaplara veren Hugo, ilk şiirlerini de bu yıllarda yazdı. Annesinin ölümüyle sefaletin eşiğine gelen genç yazarı bu güç durumdan kurtaran yirmili yaşlarda yayınlanan -kraliyet yanlısı- şiirleri oldu; XVIII.Lois tarafından bin frank aylığa bağlandı, Chateaubriand’ın ilgisini çekti ve romantik akımı benimsemesinden sonra parlak bir kariyerin kapısını araladı.


1827’de “Cromwell” ve 1830’da “Hernani” oyunları, -tıpkı Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre”sinin Osmanlıda yarattığı- isyana benzer bir heyecan uyandırdı Paris’te. 1830 yılında Victor Hugo'nun Hernani piyesinin oynanmasından sonra romantiklerle klasik edebiyat taraftarları arasında "Hernani Savaşı" denilen tartışma basladı. Bu tartışma romantiklerin “klasizm” karşısında kesin zaferiyle sonuçlandı.


Hugo’nun ilk romanı ise “Notre Dame’ın Kamburu”dur(1831). Bugün okunduğunda, yazarın en yüzeysel ürünü olarak değerlendirebileceğimiz bu romanın nispi başarısızlığı, Hugo’nun maddi nedenlerle yayınevinin ısrarına boyun eğerek metnini çok kısa bir sürede tamamlamak zorunda kalmasındandır. Yine de, Hugo’nun yükselen ünü, Fransa’da bu kitabının da sevilerek okunmasını sağlamıştır.


1831-1941 arasında çok sayıda şiir, piyes ve roman yazan Hugo, 1841’de Fransız Akademisi’ne seçildi. 1848 İhtilali’nden sonra Cumhuriyetçi saflara geçti ve Cumhurbaşkanlığı için aday bile oldu. Kendisi seçilemedi, ama seçilen Louis Napolyon’u destekledi. Ancak Napolyon da imparatorluğunu ilan edince, Hugo 1851’de Fransa topraklarını terk ederek –yirmi yıl sürecek gönüllü bir sürgünü geçireceği- Channel Adaları’na yerleşti. Burada yazdığı “Sefiller”(1861), onun en çok tanınan ve sevilen eseridir. İmparatorluk dönemi sona erip Üçüncü Cumhuriyet kurulunca, Victor Hugo, Paris’e bir kahraman olarak döndü. Millet meclisine seçildi, ama politikadan çok edebiyatla ilgilenmeyi tercih etti. 1885’de öldüğünde, büyük bir törenle Pantheon’a gömüldü.


Eserleri :
Şiirler:

Doğulular
Cezalar
Dalıp Gitmeler
Müthiş Fil
Dede Olma Sanatı
Bu Çiçek Senin İçin
Diana
Dilenci
Fransa
Kadına sitem
Gelin Böceği
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

Tiyatro Eserleri :

Lucreca Borgia
Ruy Blas
Burgrave'lar

Romanları :

Sefiller
İzlanda Hanı
Notre Dame'ın Kamburu
Deniz İşçileri
31
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:19   #27
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Michel Houellebecq


Michel Houellebecq, 26 Şubat 1955'te (1956 veya 1958 de olabilir) Réunion adasında doğmuş bir Fransız yazarıdır ve gerçek ismi Michel Thomas'tır. Les Particules élémentaires (Temel Parçacıklar) ve Platform romanları ile tartışmalı bir uluslararası şöhret kazanmıştır. En olumsuz eleştirilerin yanı sıra, onu yeni Fransız edebiyatının cevheri olarak gören değerlendirmeler de bulunmaktadır. Eserlerinin tarzının ve içeriğinin Kurt Vonnegut, Bret Easton Ellis ve J. G. Ballard'ı andıran yönleri bulunmaktadır. H.P. Lovecraft'tan çok etkilendiğini kendisi de dile getirmektedir.

Bir dağcı olan babası ve anesaaaist hekim annesinden pek ilgi görmediği anlaşılmaktadır. 6 yaşına kadar Cezayir'de anneannesi tarafından büyütülmüştür. Ardından bir komünist militan olan babannesi Henriette'e teslim edilmiş, ve babannesinin kızlık soyadı olan Houellebecq'i ileriki yıllarda yazı hayatında kullanmıştır. Fransa devletine yönetici yetiştirme geleneğine sahip Grandes écoles hazırlık sınıflarından sonra Paris'te Ziraat Mühendisliği tahsili yapmıştır. 1978'deki mezun olduğu okulda edebiyat ve film çalışmalarına katılmıştır. Ardından l’École nationale supérieure Louis Lumière'e geçerek sinema bölümünde kameramanlık eğitimi almıştır. 1981'deki mezuniyetini evlilik, çocuk, işsizlik, depresyon ve boşanma izlemiştir. Bir süre Fransa Millet Meclisi'nde bilişimci olarak çalışmıştır.

1991'de yayınladığı ilk iki şiir kitabı pek yankı uyandırmamışsa da, sonraki kitaplarının ana temaları (varoluşçu yalnızlık, liberalizme tepki ve kişilerin mahrem hayatı) bu şiirlerde görülebilmektedir.

Eserleri :

Contre le monde, contre la vie, (H. P. Lovecraft üzerine denemeler), Éditions du Rocher (1991)
Rester vivant, methode, La Difference (1991)
La Poursuite du bonheur, şiirler, La Difference (1992)
Extension du domaine de la lutte, roman, Maurice Nadeau (1994)
Le Sens du combat, poèmes, Flammarion (1996)
Interventions, recueil d’essais, Flammarion (1998)
Les Particules elementaires, roman (prix Novembre) Flammarion (1998)
Renaissance, poemes, Flammarion (1999)
Lanzarote, Flammarion (2000)
Plateforme, roman, Flammarion (2001)
La Possibilité d'une île, roman, Fayard (2005). Prix Interallie
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 20:19   #28
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Rene Guenon


Rene Guenon (Şeyh Abdülvahit Yahya adıyla da bilinir), (1886-1951) Fransız aaaafizikçi yazar.

15 Kasım 1886'da Fransa'nın Blois kentinde geleneksel Katolik bir ailede mimar bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Guenon, formel eğitimini matematik ve felsefe alanında gördü. 1906 yılında gittiği Paris'te çeşitli ruhçu gruplarla irtibata geçti, 1909 yılında La Gnose adında manevi ve ezoterik konularda yayın yapan bir derginin kuruculuğu ve editörlüğünü yaptı. 1906-1908 yılları arasında o günün Fransa'sında yaygın okült gruplar ile bu temasları sırasında Guenon'unpek fazla bilgi vermemiştir. Ancak bu konuda çeşitli kaynaklardan bilgi edinmek mümkündür.

Guenon, 1906'da yirmi yaşındayken daha sonra Papus (Dr.Gerard Encausse) tarafından yönetilen okült hareketin öncüsü olan Ecole Hermetique'in kurslarında katıldı. Papus tarafından kontrol edilen tüm organizasyonlara kabul edildi. Daha sonra Papus'un bazı inançlarını (ruhçuluk, reenkarnasyon) reddetti. 1908 yılında Martinist arkadaşlarının da teşvikiyle kısa süre devam etmiş olan Orde du Temple Renove (O.T.R)nin kontrolünü üstlendi. 1909'da okültizm ile tüm ilişkisini keserek O.T.R.den ayrıldı. 1909'da tarihi Katarcılığın (Catharism) otantik bir yeniden inşası olduğunu iddia eden Eglise Gnostique'a katıldı. Piskoposluk ünvanını kazandı ve Palingenius adını aldı. Bu kilisenin patriği olan Synesius'un inisiyatifinde La Gnose dergisini kurdu ve dergiyi 1912 yılına kadar yönetti. 1909 ile 1912 yılı arasında dergide çıkan makaleleri daha sonra yayınlanan iki kitabının da ilk unsurlarını içermekteydiler.

Guenon'un sonraki eserlerine bakıldığında okültizm, teosofizm, neognostisizm ve benzeri akımlara muhalefet ettiğini görürüz. Bunun sebebi Guenon'un bu akımların otantiklik iddialarının doğruluğunu araştırması ve hakiki ezoterizmin parodilerine karşı mücadelesiydi.

1910 yılında, İslamiyet'i benimseyip Abdülhadi adını alan ünlü Fransız ressam Gustav Ageli ile tanıştı ve onun vasıtasıyla 1912 yılında müslüman olup Mısır'da Şazeliye şeyhlerinden Abdurrahman Eliş el-Kebir'e intisap ederek Abdülvahid Yahya adını aldı.

Üniversite eğitimini 1916 yılında "Leibniz ve Sonsuz Küçüklerin Hesaplanması" (Leibniz and Infinitesimal Calculus) adlı aaaiyle tamamladı. 1921 yılında Jacques Maritain'in danışmanlığı altında Hindu Öğretilerinin Tetkikine Genel Giriş (General Introduction to the Study of Hindu Doctrines) adlı doktora aaaini tamamladı. Doktora jürisinin aaaini reddetmesi üzerinde akademik hayatı bırakan Guenon, Doğu ve Batı (Orient and Occident) ve Modern Dünyanın Krizi (The Crisis of the Modern World) adlı eserlerini yayınladı. Modern Dünyanın Krizi adlı eserinin yayınlandığı yıl eşi vefat eden Guenon, bazı tasavvuf metinlerinin tetkiki ve yayınlanması ile ilgili bir yayıneviyle yaptığı anlaşma gereği 1930'da Mısır'a gitti ve orada bir tasavvuf önderi olan Şeyh Muhammad Ibrahim'in kızı Fatma ile evlendi ve 7 Ocak 1951'de vefat edene kadar da Kahire'de mütevazı yaşamını terketmedi.

Guenon, sıradışı bir hafıza ve büyük bir dil yeteneğine sahipti. Yunanca, Latince, İbranice, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Rusça, Polonyaca, Arapça, Sanskritçe ve biraz da Çince biliyordu. Geniş dil bilgisiyle klasik mistik literatürleri kaynağından okuma imkanına kavuşmuştu. aaaafizikten geleneksel bilimlere ve modern dünyanın eleştirisine kadar geniş bir alanda eserler verdi. Eserlerinin ana temasını dünyanın çeşitli gelenekleriyle modern dünya arasındaki aaaatlık oluşturmaktadır. Modern Batı'yı geleneksel medeniyetlerden sapma, bir "anomali" olarak nitelendiren Guenon, iyileşmenin tek yolunun Doğu'daki geleneksel öğretilerin temelinde yer alan hakikatlerin yeniden keşfi olduğunu ileri sürer. Bütün hakiki dinlerin aynı ilahi kaynaktan gelip kuralları itibariyle değişkenlikler arzeden uyarlamalar olduğunu öne süren Guenon, Hinduizmin doğuştan hindu olanlara açık, Hristiyanlığın ise inisiyatik niteliğini yitirmiş, Yahudiliğin de ırki bir nitelik sergilediğini ifade etmiş ve kendisine inisiyatik bir yol olarak modern dünyada inisiyatik niteliğini koruduğunu düşündüğü Tasavvufu seçmiştir. Bununla birlikte eserlerinde ırki ve zihni yakınlıkları sebebiyle batılı zihniyetine daha uygun geleceğini düşündüğü bir dil olan Hinduizmin dilini kullanmayı tercih etmiştir. Kendisi de Tradisyonalist ekole mensup olmakla birlikte Frithjof Schuon gibi yazarlar Guenon'un Hristiyanlık konusundaki görüşlerine katılmamışlardır. Yazarlar arasındaki böylesi farklılıklardan ötürü batıda Guenon takipçileriyle Schuon takipçileri arasında belirli bir ayrıma giden kimseler de bulunmaktadır.

Guenon eserlerindeki ifadelerin dinlerin birleştirilmesi, senaaai vs. şeklinde anlaşılmaması gerektiğini özellikle vurgulamıştır; "Gariptir ki tüm tradisyonel doktrinlerin temeldeki birliğini doğruladığımızda bazıları bizim farklı tradisyonların birbirleri içinde eritilmesinden (fusion)dan söz ettiğimizi sanabilmektedirler

Eserleri

East and West (Orient et Occident, 1924),
Oriental aaaaphysics (La aaaaphysique orientale, 1939)
The Crisis of the Modern World (La crise du monde moderne, 1927) ,
The Spiritist Fallacy (L'erreur spirite, 1923)
Insights into Islamic Esoterism & Taoism (Aperçus sur l'ésotérisme islamique et le Taoïsme, 1973)
Man and His Becoming according to the Vedanta (La crise du monde moderne, 1927) ,
The Reign of Quantity & the Signs of the Times (Le règne de la quantité et les signes des temps, 1945) ,
Introduction to the Study of the Hindu Doctrines (Introduction générale à l'étude des doctrines hindoues, 1921) ,
Studies in Hinduism (Études sur l'Hindouisme, 1966)
Initiation and Spiritual Realization (Initiation et réalisation spirituelle, 1952) ,
Traditional Forms and Cosmic Cycles(Formes traditionelles et cycles cosmiques, 1970) ,
Insights into Christian Esoterism (Aperçus sur l'ésotérisme chrétien, 1954) ,
The Multiple States of the Being (Les états multiples de l'Être, 1932) ,
Perspectives on Initiation Aperçus sur l'initiation, 1946) ,
Theosophy: History of a Pseudo-Religion (Le Théosophisme - Histoire d'une pseudo-religion, 1921),
The aaaaphysical Principles of the Infinitesimal Calculus (Les principes du calcul infinitésimal, 1946),
The Great Triad (La Grande Triade, 1946) ,
The King of the World (Le Roi du Monde, 1927
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 19/10/08, 11:47   #29
neslihan
Orgeneral
 
neslihan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2008
Bulunduğu yer: ...
Mesajlar: 628
Tecrübe Puanı: 22 neslihan is a glorious beacon of light neslihan is a glorious beacon of light neslihan is a glorious beacon of light neslihan is a glorious beacon of light neslihan is a glorious beacon of light neslihan is a glorious beacon of light
Standart

paylaşım için tşk ler...
__________________
başkalarının yolunda yürüyenler
ayakizi bırakmazlar...
neslihan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 29
Alt 03/11/08, 15:52   #30
asiye_
Asteğmen
 
asiye_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2008
Mesajlar: 113
Tecrübe Puanı: 20 asiye_ is a glorious beacon of light asiye_ is a glorious beacon of light asiye_ is a glorious beacon of light asiye_ is a glorious beacon of light asiye_ is a glorious beacon of light
Standart

gerçekten teşekkürler harikaa
asiye_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 24
Takımınız:
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:47 .


Powered by vBulletin
Copyright © 2000-2007 Jelsoft Enterprises Limited.
Sitemap
6, 5, 3, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 113, 16, 17, 18, 19, 81, 20, 27, 22, 23, 24, 25, 26, 48, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 136, 40, 58, 45, 42, 44, 46, 47, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 70, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 71, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 96, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 98, 97, 100, 101, 102, 103, 106, 104, 105, 112, 109, 108, 107, 110, 111, 114, 115, 118, 116, 117, 119, 148, 154, 124, 165, 122, 120, 123, 121, 150, 153, 125, 128, 129, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 149, 202, 175, 164, 152, 167, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 195, 169, 166, 168, 170, 171, 172, 199, 174, 173, 196, 200, 176, 177, 180, 178, 179, 182, 189, 187, 184, 186, 191, 192, 193, 194, 197, 198, 201, 203, 229, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 236, 231, 232, 233, 234, 235, 237, 240, 239, 241, 243, 242, 244,