İç dünyamda engel olamadığım tek şey, yıllarca hiç ders almadan, gerçek sandığım, en anlamlı hülyalarıma; dost sandıklarıma...
İnanmak gerekiyor.Yaşamak için ve kimi zaman da pek hoş olmayan hayatı sevebilmek için. Kandırmak gerekiyor. İşte böyle vakitlerde tutunuyoruz o yeni yeni gördüğümüz çehrelere. Aslında teslim olmayacağımıza söz vere vere... Bilmem herkes açık kalpli midir bu kadar? Ben buna yüreği açmak diyorum. Aslında onlarca kez "İnsanın kendinden başka dostu yok " desem de, pekçok kez yanlış insanların tokatlarıyla kendime gelsem de, açıveriyorum yüreğimi yollarına çiçekler sererek ve bu defa gerçeği yakaladığımı düşünerek. Ama yanılırım ben. Tanıyamam insanları. Tek söz hak etmedikleri halde gönlümün hazinelerini açarım ben. Hep böyle olur bu. Siz birine yanan bir kalp verirsiniz, sonra bir gün aniden sönersiniz.
Çok kez gurursuz buldum kendimi. Aldım aynayı elime. Bir yanına aklımı koydum, bir yanına kalbimi. Aklım başladı bağırmaya, suçladı kendini; "Gurusuzsun, bir parça onurdan yoksunsun" diye. Bu anda kalbim sustu. Kendini verdiği geçmişinde durdu. Kendinden emin; "Sen suçsuzsun. Verdiğin değerle, gerçekten sevmenle hepsinden daha masumsun" dedi. Ardından hepsinden ayrı, kendim baktım aynama. Aklımla kalbimin çatışması pekçok şey anlattı aslında. Biz insanlar hayatta mecburuz birilerine. Yürek açılır her defasında sevgiyle. Varsın birlikte yürüdüğünüz yollardan caysın dostlarınız. Bunca riya içinde hala, sevgiye açılan kapılarınız, yalnızlıklarda teselli, hoş hatıralarınız varsa kendinizle gurur duymalısınız. Siz inandıklarınıza yanan kalplerinizi çekinmeden verin; ama bir gün hüzünle sönebileceğinizi bilin.