Git demek kolay degildir
"Git" demek kolay değil onu hala çok severken... Sesine, kokusuna, varlığına bu denli alışmışken sebepsiz yere en gerçek alışkanlığını azat etmek kolay değil.
Kolay değil artık "o" ve yalnız onunlayken yüzüne bu kadar çok yakışan en içten gülümseyişinin olamayacağını bile bile "git" diyebilmek...
Onun mutluluğu ve aşk arasında bir seçim yapabilmek...
Ve onun mutluluğu için aşktan vazgeçebilmek...
"İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır" demişti gidenlerin en can yakanı. Yaşlandık mı şimdi? Bu yorgunluk, bu bitkinlik, bu umutsuzluk yaşlılıktan mı yoksa aşksızlıktan mı? Bilmiyorum... Tek bildiğim koca bir umutsuzluğun kapladığı gidenlerden arta kalan yerleri...
O umutsuzluk burnunun dibindedir aslında sen "git" derken... "Madem mutlu olacaksın git o zaman" diyebilirken umutsuzluğun o meşhur buz dağı kadar yakınındadır, hissedersin ama aldırış etmezsin. Kalansındır sen çünkü. Gitmeyi kafasına koymuş olanı azat edensindir. Yaşadığın o güzel anıları bir daha hiç yaşamayacağını bilmenin ağrısını, sızısını sol yanında en çok hisseden tarafsındır. Ne yapacağını, nasıl iyi olacağını bilemeyensindir. Bunca sıkıntının arasında iki eksik beş fazla bir umuda kafa yormazsın. Sonra mutlu ol der azat ettiğin, vicdanı rahat etsin diye. "Benden sonra mutlu ol"... Çünkü ben senden sonra mutlu olacağım demenin üstü kapalı bir ifade şeklidir bu. Gidenin gitmeye ne kadar hazır olduğunun ölçütüdür. Acımayla karışık bir vicdan sesi vardır bu sözde iyi dilekte... "Senden sonra mutlu olmamı bekleme, en azından bir süre..." diyebilirsen şanslısındır küçük de olsa bir sitemi dile getirebildin diye.
Ondan sonra mutlu olamayacağını bile bile onun mutluluğu için ondan vazgeçebilmek onun anlayamacağı erdem ister... Kolay değildir o erdemi taşıyabilmek. "Gitme, kal" diye yalvaran kalbine gözyaşları içinde kulaklarını tıkayıp "git" diyebilmek kolay değildir. Hem de öylesine saf, öylesine temiz severken. Hem de ayrılığı hiç hesaba katmamışken... Yarım kalmışlığı hiç aklına getirmemişken... Ondan sonra geçmek bilmeyen günleri, geceleri hiç düşünmemişken. Her telefon sesinde, her mesaj gelişinde, her kapı çalışında kalbinin boş bir umutla nasıl çarpacağını hiç tahmin etmemişken... Şarkılarda, şiirlerde geride bıraktığın sevdayı arayacağın zamanların vereceği acıyı hiç aklına getirmemişken... "Git" demek kolay değildir hala onu çok severken... Ama... Bazen aşktan vazgeçmek gerekir. "Git!" demek gerekir. "Mutlu olacaksan eğer, git!" demek... Şairin kim olduğunu bilmiyorum ama kalan olmanın mecburi acısını yüreğinde taşıdığı çok açık...
"Git tabi git...
Kirpiklerime bir kara diken de sen ekle...
Henüz sokaklarına bile alışamadığım,
Bu kente ver beni...
Ve bakışının talan ettiği yerlerimi al,
Öyle git...
Gidersen git tabi... Yıkılmaz bu şehir...
Yalnızca dokunduğum bütün kelebekler ölür...
Ellerim üşür,
Korkarım yağmur yağarsa,
Ellerimi de götür..."
Aşk hasret çekmektir. Hüzün vermektir. Kaderdir. Yalnızlıktır. Hasrettir. Acı çekip uğruna can vermektir. mutluluktur ve kaybetmemektir.... Seni seviyorum...
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır" demişti gidenlerin en can yakanı. Yaşlandık mı şimdi? Bu yorgunluk, bu bitkinlik, bu umutsuzluk yaşlılıktan mı yoksa aşksızlıktan mı? Bilmiyorum... Tek bildiğim koca bir umutsuzluğun kapladığı gidenlerden arta kalan yerleri...
O umutsuzluk burnunun dibindedir aslında sen "git" derken... "Madem mutlu olacaksın git o zaman" diyebilirken umutsuzluğun o meşhur buz dağı kadar yakınındadır, hissedersin ama aldırış etmezsin. Kalansındır sen çünkü. Gitmeyi kafasına koymuş olanı azat edensindir.
Ondan sonra mutlu olamayacağını bile bile onun mutluluğu için ondan vazgeçebilmek onun anlayamacağı erdem ister... Kolay değildir o erdemi taşıyabilmek. "Gitme, kal" diye yalvaran kalbine gözyaşları içinde kulaklarını tıkayıp "git" diyebilmek kolay değildir. Hem de öylesine saf, öylesine temiz severken. Hem de ayrılığı hiç hesaba katmamışken... emeğine sağlık
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Her telefon sesinde, her mesaj gelişinde, her kapı çalışında kalbinin boş bir umutla nasıl çarpacağını hiç tahmin etmemişken... Şarkılarda, şiirlerde geride bıraktığın sevdayı arayacağın zamanların vereceği acıyı hiç aklına getirmemişken... "Git" demek kolay değildir hala onu çok severken... Ama... Bazen aşktan vazgeçmek gerekir. "Git!" demek gerekir.;
Git Demek KoLay DeqiLdir... AnLamLı qüzeL bir yazı Kalanın DuyquLarını Çok qüzeL DizeLere dökmüşLer TeşkLer..