- Elleri bağlansın Gözleri de Dedi komutan. Sekiz asker bir komutan Bir de tutsak yürüdüler.
Sarı sıcak bir yaz günü Uzun bir düzlük Îki küçük tepe geçildi
Bir-iki kez tökezledi bedri Dizleri büküldü Korkudan sanacaklarından korktu Yürüdüler.
Üniversite yıllarında Bir film izlemişti Beyoğlu sinemasında 'Örümcek ağı'ydı adı Savaşı ve esir bir askeri anlatıyordu Alaska yiyerek Filmi izleyen kızı hatırladı Nerden geldiyse aklına bir de Amerikan tıraşlı, şımarık delikanlı Herkes sanıyorduki Esir asker kurtulacak O bildi bir tek Gözlerinden belliydi askerin Ölüme gidiyordu Sonra bir duvarın önünde Duvara sıçradı kan Film bitti
Bedri Koçgiriliydi Önce Sivas biliyordu adını Sonra gerçeğini öğrendi Az dolaşmadığı yurdunda Simdi bir başka yolculuktaydı Yemin billah para etmedi. Artık biliyordu Kıble de, kabe de çok uzakta.
- Yanaştırın Sırtını kayaya daya Öylece dur Dedi komutan Denileni yaptı Dizlerini karnına çekip katladı Hem o, hem askerler oturdular
Öğrencilik yıllarını hatırladı Sınav öncesi anılar, Haylazlıklar, maceralar Sonra aklına geldi Bir ansiklopedide yazılanlar Beşbin altıyüz elliyedi tanedir Kelebek türleri 'Bir kelebeğin ömrü Yedi gün yedi gecedir' Diyordu ansiklopedi Demek ondan telaşla dolaşır kelebekler Çiçekten çiçeğe, ottan dikene Sayılı günlerin tadını çıkarmakta
Kamplubağayı katırladı Tam tamını yüz yıl yaşarmış Ama sırtüstü düşerse kenara Bir daha doğrulamazmış Demek onun için ağır ve sabırlıdır. Kıyamet kopsa acele etmez Doğru bildiği yolda telaşsız Heyecansız yürür kamplumbağalar
Ne kelebeğin kıt-kanat ömrüne üzüldü Ne de kıskandı kamplumbağanın ömrüne Herkesin yaşamı kendisinindi Her su kendi yolunda olmalı dedi Onun ki birazdan sona erecek Yirmi yıllık bir serüvendi Son sözünü söylese Yine ulaşır mıydı?
- On adım ara Rahat-hazır ol! Dedi komutan
En çok kendisi şaşırıyordu Bu kadar soğuk kanlı Bu kadar cesur oluşuna Çünkü Hiç bu kadar sahi Bu kadar yakın Ölümü sınamamıştı. Belki yüzüm sararmıştır Dudaklarımınkıyısında Derin hüzün çizgileriyle Korkak bir gerilla Siluetiyim, kim bilir.
Komutan - Son isteğin? Demişti Şimdi sırasıydı işte - Gözümü açıp Aynada yüzüme bakmak istiyorum Dedi usulca. - Göz bağını açın Yüzüne ayna tutun Dedi komutan Birazdan, korkudan alnına Nişan alacak askerler Titrek elleriyle Bedri'nin yüzüne ayna tuttular Yüzü korkudan sararmamıştı Dudağının kıyısında Deri hüzün çizgileri yoktu Korkak bir gerilla silueti değildi Sevindi ve kendini beğendi
- Rahat-hazır ol! Nişan al! Dedi komutan. Bağlı elleriyle Giysilerini düzeltti biraz Çorapları geldi aklına Hep ertelemişti Ha bugün-ha yarın yıkarım diye Kirliydiler ve kokuyorlardı Kendini gören yoldaşlarına Mahçup olacaktı. Kızdı kendi kendine
Ömrü Beyaz bir atın sırtında Gözlerindeki düzlükte Dört nala koşuyor O da tadına vara vara Îzliyordu ömrünü
Gerilla olmazdan önce Yüreğini vermişti bir kıza Adı Sabahat Ayrılırken demişti ki; 'Yurdumu severken sana kavuşacağım, beklersen ve yaşarsak görüşeceğiz' Sabahat hiç bir şey dememişti. `Belki hala Vesikalık fotoğrafım Onun cüzdanında Özenle saklanıyordur Unutmamıştır beni'
Bu olasılık Ürpertti yüreğini Belki de evcilik oyuncusudur o da Çoluk çocuğa karışmıştır Yüzümü dahi anımsamıyor Însanoğlu çabuk sever Tez unutur
- Namluya kurşun sür Nişan al Dedi komutan
bedri'nin gözlerinin içindeki aradan Bayaz ata binen ömrü Dört nala koşuyordu. Tek kat beyaz evlerinin önünde Annesi elinde hortumla Sarmaşıkları suluyordu Annesini gördü, ölümü unuttu. Dört nala koşan beyaz at durdu Anası hortumla sarmaşıkları suluyordu Birden onun elinden hortumu kaptı. Sırılsıklam etti anasını Anası yaman Kaptığı gibi kafasını bedrinin Su kovasına soktu Îkisi sırılsıklam kahkahalarla gülüyorlardı Arada bir böyle oynaşıyorlardı ana-oğul
- Ateş! Dedi komutan Ve bedrinin arkasındaki kayaya kanı sıçradı
Bedri öldükten Îki sene Beş ay Yirmi gün sonra Parti kararıyla itibarı iade edildi. Ateş emri veren komutan Bu kararı duydu Bedri yoldaş duymadı.
__________________
Hayat; vektorel kısa bir çizgiden ibaret. O nu dilediğinizce çizin. Çizin, çizin... KORKMAYIN