Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Kıyıdan yaklaşık dört kilometre uzaklıkta yer alan Akdamar Adası'na yaklaştıkça önce küçük sivri bir külâh, ardından sarı renkli taştan yapılmış bir yapı belirir. M.S. 915-922 yılları arasında Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından, o zamanlar adada bulunan saray için yaptırılan Akdamar Kilisesi'nin mimarının Keşiş Manuel olduğu bilinir. Kilise, pek çok yönüyle dikkate değer yapıların başında gelir. Örneğin, yapımında kullanılan andezit taşları, mevsimlere ve günün saatine göre sarı, kırmızı veya gri renklerde bir görünüm sunar. Haç planlı kilisenin bir diğer özelliği de, dış cephenin çok zengin bitki ve hayvan motifleriyle İncil ve Tevrat'tan alınma sahneleri betimlemesidir.
AKDAMAR HİKAYESİ
Akdamar (Ahtamar) adının nereden geldiğine ilişkin de birçok rivayet bulunur. Zamanın başkeşişinin dillere destan güzellikteki kızı Tamara, Gevaş'ta yaşayan bir delikanlıya âşık olur. Gen, Tamara'ya ulaşmak için her gece gölü yüzerek geçer, kıyıda elinde bir mumla Tamara da onu bekler. Ancak bu buluşmalardan haberdar olan başkeşiş, fırtınalı bir gecede elinde mumla kıyıya iner. Işığın yerini sürekli değiştirerek gencin gücünü yitirmesine neden olur. Genç "Ah Tamara, ah Tamara" diyerek boğulur. Ah Tamara, zamanla Ahtamar veya Akdamar biçimine dönüşür.