Yazılarımı takip eden arkadaşlar geçen yaz yapmış olduğum inter-rail seyahatimde gezip gördüklerimi burada sırasıyla anlattığımı bilirler. Geçen bölümde Selanik ten bahsetmiştim. Bu bölümde ise Atina ve Patras’dan bahsedeceğim.
Aslında interrail olayı başlı başına bir çılgınlık; karar verip hazırlık yapmak, yollara yalnız başına düşmek, kendini kaptırmak….
ATİNA: Ve Atina yolculuğu başladı… Selanik ten bindiğim tren beni herkesi olduğu gibi doğruca Atina ya getirdi. İlk iş olarak doğruca kalacak bir yerler ayarlamaya çalıştım ama ne yazık ki Temmuz ayının bu son günlerinde şehirde o kadar fazla turist vardı ki benim gibi bir gezgine hiç yer kalmadığını kibar dille ifade etti tüm resepsiyonlardaki kibar hanımlar. Bende çantamı bir lockere bırakıp şehri gezmeye başladım. Uzun bir süre dolaştıktan sonra iyice yoruldum ve bana bir yatağı bile çok gören Atina’yı terk edip Patras’a doğru yola çıktım.
PATRAS: Beni İtalya'ya götürecek olan gemi liman şehri Patras'dan kalkacaktı. Atina/Patras arası tren yolculuğu tam bir kâbustu. Geceleyin saat 21.30 civarı Patras taydım. Ama heyhat! Gel gör ki Patras’da da bu saatte kalacak yer bulmak zorundaydım. Patras’a tenle gelirken Trende tanıştığım 2 tane Arjantinli gençle Patras da kalacak yer aramaya başladık. Yarım saatlik bir arayıştan sonra bir hostel bulduk. Kendimi öyle bir yatağa attımki. Aman ALLAH’IM nasıl yorulmuşum. Yaklaşık 3–4 gündür yatak yüzü görmeyen, sokaklarda sabaha kadar gezen, kaldırımlarda ve de tren garında yatan ben ilk kez bir yatak görüverdim.
İlk iş olarak hemen bir duş aldım ve sokağa çıkıp bir Yunan dönercisinden (Evet yanlış duymadınız, çünkü dönere Yunanlılar sahip çıkıyor ve bunun bir Yunan yemeği olduğunu iddia ediyorlar.) yemeğimi afiyetle yedikten sonra tekrar hostele geri döndüm ve hosteldeki 2 tane bayan arkadaşla inter-rail üzerine yaptığımız sohbetten sonra kendimi tekrardan yatağa atıverdim. Sonraki gün İtalya’nın ANCONA şehrine gitmek için Gemi bileti aldım.
Gemiye binmek için global interrail biletime 30 euro ek ücret ödedim.
Patras’da geminin kalkacağı saate kadar (14:30) şehirde zaman geçirmekle uğraştım; Arjantinli arkadaşlarla deniz kenarında oturup sahili seyrettik, sonra yalnız başıma Cafe lerde takıldım, sokaklarda gezdim, markete girip gemide yemek için bir şeyler aldım v.b
Adriatik Denizinde feribotta, Patras'dan beni Ancona'ya götürecek olan gemiye bindim; Gemi mükemmel, her şey tasarlanmış. Gemide Kamaram yoktu, eğlence mekânına gitmeye de her ne kadar param olmasa da, havuzunda yüzmek, o muhteşem Adriyatiği seyretmek çok keyif vericiydi. Gemide tanıştığım 2 tane Türk üniversite öğrencisi ile Adriyatiği seyrederek İslam, Felsefe ve ne yazık ki Nihat Genç
Üzerine muhabbet ettikten sonra gezilerimiz hakkında daha detaylı yapıcı fikirler sunmaya çalıştık. Ve gecenin kör bir noktasında havuzun hemen dibindeki oturakta yorgunluktan nasıl yatıp uyuduğumu hatırlamıyorum bile.
İnşallah gelecek bölümde siz değerli arkadaşlarıma İtalyanın Ancona ve Roma kentlerindeki anılarımı anlatacağım.
NOT: Atina ve Patras hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen arkadaşlar PM atabilirler.