Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu numayan,
Güller gibi... sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi.
Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi.
***
Ateş gibi bir nehir akıyordu
Ruhumla o ruhun arasindan
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu unutulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sesizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aşkı...
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasii kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisa:n-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Denizlerden
Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melal-i hasret gurbetle ufku şama bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-ı fikre bir mersa
Olan bu mavi deniz,
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.
Sana yalnız bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefil iştaha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'na:,
Ne bu akşamda bir gam-ı nermin
Ne de durgun denizde bir muğber
Lerze-i istitar istiğna:
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
Topluyor buyi ruhunu güya.
Uzak
Ve mavi gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefi hicre müebbed bu yerde mahkümuz...
O belde?
Durur menatık-ı duşize-yi tahayyülde;
Mavi bir akşam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-ı menam.
Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
Hepsinin gzlerinde hüznün var
Hepsi hemşiredir veyahud yar;
Dilde tenvim-i ıstırab bilir
Dudaklarındaki giryende buseler, yahud,
O gözlerindeki nili sükut-u istifham
Onlarun ruhu, şam-ı muğberden
Mutekasif menekşelerdir ki
Mutemadi sükun u samtı arar.
şu'le-i bi ziya-yı hüzn-i kamer
Mülteci sanki sade ellerine
O kadar natı’uvan ki, ah, onlar,
Onların hüzn-i lal müştereki,
Sonra dalgın mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine...
O belde
Hangi bir kıt'a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dur ile mahdud?
Bir yalan yer midir veya mevcud
Fakat bulunmayacak bir melaz-ı hulya mI?
Bilmem... Yalnız
Bildiğim, sen ve ben ve mavi deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-I hüznü ilhamı
Uzak
Ve mavi gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefi hicre müebbed bu yerde mahkümuz...