Habitatı ve Anavatanı: Güney Amerika; Venezuella'da lepisteslerle aynı yerde bulunur.
Beslenme Biçimi: Hem etçil hem otçul. Kuru yemi severek yiyecektir.
Davranış Biçimi: Barışçıl
Üreme: Lepistesler 28 günde bir yavrularken Endlerler 23-24 günde bir yavrular. Yavrularını yerler. Son günlerine gelen hamile dişi; yavruluk veya bol bitkili akvaryuma konulmalıdır. Küçük dişiler 4-6 tane, büyükler ise 20'nin üzerinde yavru bırakabilir.
Sıcaklık: 25 - 28°C
En Fazla Büyüdüğü Boy: 5 cm
Su Sertliği: Orta - Sert
pH: 6 - 8.5
Genel Yorum: Lepistesler ile kolayca çiftleşip kırma yavrular meydana getirebilir. Doğada beraber yaşasalar da endler 27 derecedeki sıcak bölgede yaşarken, lepistesler ise yaklaşık 25 derecedeki gölgelik kısımlarda yaşarlar.
Acanthophacelus wingei
Yazan: Gerry Hawksby
Çeviren: Serkan Aydın
Daha önce bu türler hakkında; akvaryum ile ilgili kaynakların hiçbirinde görmediğim ve herhangi bir mağazada satıldığına şahit olmadığım için, pek fazla şey bilmiyordum. Bu yüzden de bunların, ya hakkında basılı materyal bulunmayan yeni bir çaprazlama olduğunu ya da çift kılıç lepistesin bir alt türü olduğunu düşünüyordum.
Ancak sonradan bir arkadaşım, bu türün kendi özellikleri bulunan ve üredikten sonra tümü kendi cinsinden yavrular veren bir tür olduğunu söyledi. Bu durumda çaprazlama teorim çürümüş oldu. Bazı gecikmiş şüpheler de, Sayın Hovard Norfork tarafından Aquarticles web sites için yazılmış ve bu arkadaşım tarafından Ryedale Reporter dergisinde Ocak 2003’de kullanılmış bir makale tarafından yayıldı. Şimdi ise bu renkli mücevherler ile ilgili hikayenin hemen hemen tümünü biliyorum.
Sayın Horvard’ın bu konudaki makalesinde, okuyucular, Poecilia sp. “Endlers” türünün ilk defa 1937 yılında toplandığını öğreniyordu. Peki öyleyse neden hiç bir kaynakta bu türün varoluşu ile ilgili bir bilgi yer almadı ya da bu türün tüm satış mağazalarında yaygınlaşması bir insan ömrü kadar sürdü? Belki de, benim de en başta belirttiğim gibi, lepistesin bir çok seleksiyonundan biri olarak düşünüldü ve yerel satıcılara giden akuaristler tarafından önemsenmedi. Eğer herhangi bir tür için, akvaryumculara hiç talep gelmeyecek br noktaya ulaşırsak, bu durumda tedarikçiler de bu türü daha fazla stoklamayacak ve bir yerden sonra ortalama tecrubedeki akuaristlerin bu türden haberi olmayacaktır. Ancak bizim hobimiz, bir bakıma “kim daha nadir ve marjinal türü besleyecek” yarışıdır.
Peki benim tecrubelerim neler ? Bu balığı beslediğim seneler boyunca; tankımı süsleyen en sorunsuz balıklar olduğunu gördüm. Plastik ya da canlı bitkili, herhangi bir malzeme ile kaplı zeminde, basit bir filtrasyon ile temizlenen sıradan bir su gibi, olağan akvaryum şartlarında gayet mutlu olduklarını gördüm. Tek gereksinimleri, boyutları nedeniyle, küçük ve yavaş büyüyen türlerle bir arada bakılmalarıdır. Aksi taktirde diğer komşuları, kendilerini çerez gibi görebilirler. Hiç bir şart altında diğer Poecilia türleri ya da lepisteslerle beraber bakılmamalıdır. Aksi durumlarda kolaylıkla diğer türlerle çiftleşecek ve gerçek tür zamanla kaybolacaktır.
Ben kişisel olarak, bu türlerin, kendilerine ait ayrı bir tankta beslenmesini uygun buluyorum. Orijinal 3 çiftimden aldığım, buharlaşıp uçacakmış gibi grünen yavrular ile, biri 2 feet**lik, diğeri ise 1 feetlik iki tankımı doldurmayı başardım.
Şüphesiz ki, her akuaristin bu sayılarda türleri beslemek için yeterli yeri ve zamanı yoktur. Fakat her hangi bir fazlalık, rahatlıkla akuaristler arasında açık arttırma ile satılabilir ya da canlı doğuranlar üzerinde özelleşmiş gruplar ile, Viviparous*** gibi kaynaklarda ilan edilebilir. Hatta yerel mağazanızı bile fazla yavruların bir bölümünü almaları için ikna edebilirsiniz. Benim bu konuda iletişime geçtiğim bir çok satıcı, ya bu balıklar için para ödemeyi ya da diğer türlerle değiştirmeyi önderdiler. Evde üretilmiş balıklar zaten diğerlerine oranla daha rahat satılırlar.
Ben, birbirinin kardeşleri olan yavrularım ile ilgili ilginç bir olay yaşamıştım. Alışılmış tek siyah leke yerine, her iki yanında ve vücudun tam ortasında iki lekesi bulunan 3 erkek, diğerlerinden rahatça ayırt edilebiliyordu. Daha sonradan bu izler, kuyruklarına kadar uzanan yanal çizgilere dönüştü. Bu balıkları ayırıp ayırmama konusunda karar verirken iki önemli noktayı düşündüm:
1- Belki her herşey için çok geç kalmıştım çünkü bu erkekler çoktan bir-kaç dişiy ile çiftleşmiş olabilirlerdi.
2- Dişiler de bu erkelerle kardeş olduklarına göre, aynı geni daha sonra doğuracağı yavrularda ortaya çıkmak üzere bünyelerinde barındırıyor olabilirlerdi. Ben bu yüzden imkansızı deneyip tüm kardeşleri birbirinden ayırmaya çalıştım. Bu ise karşıma bir başka problemi çıkardı. Otuzdan fazla balığa ev sahipliği yapacak müsait bir tankım yoktu. En sonunda hiç bir şey yapmadım ve şansıma; bu balıklardan elde ettiğim hiç bir yavru, tüm kardeşler tarafından taşınıyor olduğunu düşündüğüm genetik özelliği yansıtmadılar.
Dürüstçe söyleyebilrim ki benim bu balıklar üzerindeki tecrubem, çok verimli ve daha da fazla ilginç oldukları yönünde.
Son olarak, bazı akuaristlerin, telefuzu yanlış anlayarak bu balıkları “endless”**** olarak isimlendirdiklerini duydum. Bir yandan, yetişkin dişilerin, iyi şartlar altında sayısız yavru vereceklerini hesaba katarak bu terimin doğru olduğu düşünülse de , diğer yandan bu balıkların renkli ve çekici kuyruklarının korunması gerektiği gerçeği de unutulmamalıdır.