Hepimiz bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Dünya hayatı çileli bir kervan yolculuğuna benzetilecek olursa; bu yolculuğun başlangıcı ile bitişi arasında yokuşlar olduğu gibi, inişler de vardır. Hayatımız boyunca bizi üzen, korkutan, ümitsizliğe düşüren bin bir çeşit olayla karşılaşıp dururuz. Bazen inancımız ve hayat tarzımızdan dolayı suçlu muamelesi de görebiliriz. Zayıf görüldüğümüz için hakarete uğrayabilir, şefkatle uzattığımız elimize tokatla karşılık görebiliriz. Ama şunu unutmamalıyız ki Allah Teala daima bizimle beraberdir ve O’ndan asla ümit kesilmez.
Bu konuda Allah Teala bakın bizlere ne buyuruyor: “…
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf, 87)
“Rabbin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser ki?” (Hicr, 56)
“Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. ” (Zümer, 53)
YAŞADIĞIMIZ AN’IN HAKKINI VERMEK
Bin bir dertle çile çekenlerin durumu nasıl bir imtihansa, dertsiz-tasasız bir hayat da imtihan olabilir. Bu yüzden imtihanda olduğumuzu hiçbir zaman unutmadan, her şeyin Allah’tan olduğunu bilerek ve her durumda O’nun rızasını kazanmayı gaye edinerek yaşarsak, yaşadığımız an’ın hakkını vermiş ve sonuçta Allah’ın izniyle imtihanı başarıyla geçmiş oluruz.
Burası ilk insan Hz. Adem’le (a.s) başlamış, kıyamete kadar bütün insanların tabi tutulacağı bir imtihan dünyasıdır. Ne peygamberler, ne de Allah’ın has kulları, velileri bu imtihandan uzak ve azadedir. Demek ki sıkıntı ve zorluklarla sınanmak yaratıcımızın takdir ettiği genel bir kanun.
“Niçin böyle?”
sorusu
beynimizi kemiriyorsa bilmeliyiz ki: Karanlık olmasaydı, aydınlık bilinemezdi.
Düşmanlar olmasaydı, dostların kıymeti anlaşılamazdı. Korkular yaşanmasaydı, ümit etmenin zevkine varılamazdı.Kötülükler olmasaydı, iyinin bir anlamı olmazdı.