Geri git   Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu > Dini Konular > Peygamberler

Peygamberler Peygamberlerle ilgili bilgiler burda

Cevapla
 
Konu Araçları Stil
Alt 13/01/08, 13:59   #1
KAYIP__
Orgeneral
 
KAYIP__ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2007
Mesajlar: 3.982
Tecrübe Puanı: 106 KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute KAYIP__ has a reputation beyond repute
Thumbs up Örnek Bir Ahiret Yolcusu: Selman-ı Farisi

İnsanın yaşamına, dünyaya ve ahirete dair bakışı ve bilinci ne derece Kur'anî ve sünnete uygun olursa düşüncede de o derece netlik olacağı gibi, varolan bu bilinç çerçevesinde ortaya koyacağı pratikler de o derece net ve tutarlı olacaktır. Özellikle günümüzde, Müslümanların sahip oldukları anlayışlar ve yaşam içerisinde sergiledikleri pratikler, maalesef Kur'an'dan ve Resululllah (s.a.v.)'ın sünnetinden net bir şekilde beslenmediği için İslam'ın özünden çok uzak bir yaşantı ortaya çıkmaktadır. Resululllah (s.a.v.)'ın da Hadis-i Şerif'inde belirttiği gibi; "Bu dünya hayatında Allah(c.c.)'ın yolundan ayrılmamak ve devamlı hak yolda kalabilmek için bizi aydınlatacak en önemli iki kaynak, Kur'an ve Sünnettir." Bunlardan faydalanmayan nesiller elbetteki nefsine, heva ve hevesine göre hareket edecektir. Nefis, heva ve heves de Allah-u Teala'nın yaratılmışların şereflisi olarak yarattığı insanı, yine yaratılmışların en aşağısına kadar düşürebilmektedir.


Rabbimize hamd olsun ki Resululllah (s.a.v.)'da bizler için güzel örneklikler vardır. Ve yine bizzat O'nun eğitiminden, terbiyesinden geçmiş yüce sahabeler de birer yıldız gibi saçtıkları aydınlıkla çağları aşarak o güzel örnekliklerini bizlere ulaştırmışlardır. İşte, bu noktada yaşamıyla bize güzel bir örnekliği sergileyen ve gıptayla baktığımız bir sahabi çıkıyor karşımıza. Selman-ı Farisi…

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: "Selman hastalanmıştı. Sa'd b. Ebû Vakkâs ona geçmiş olsun ziyaretine gitti. Yanına varınca Selman'ı ağlıyor buldu. Sa'd: "Niçin ağlıyorsun, ey kardeşim? Sen Resulullah(s.a.v)'a arkadaşlık etmedin mi? Sen, arkadaşlarına kavuşacaksın havuz başında. Resulullah(s.a.v.) vefat ederken senden hoşnut idi. Söyle, böyle değil mi?" dedi. Selman(r.a.) ona şu cevabı verdi: "Ben, ne dünyaya olan düşkünlüğümden, ne de ahirete olan korkumdan dolayı ağlıyorum. Rasulullah (s.a.v.) bizden bir söz almıştı. O söze bağlı kalmamış olduğumu görüyorum." Sa'd: "Rasulullah (s.a.v.) sizden ne söz almıştı?" diye sordu. Selman: "O(s.a.v.), bize: "Herhangi birinizin dünyadaki geçimliği, bir yolcunun azığı kadar olsun.” demişti. Ben bunu aştığımı sanıyorum. Sana gelince, ey Sa'd! Hüküm verdiğin zaman hükmünde, hak taksim ettiğin zaman taksiminde, bir şeye yöneldiğin zaman niyetinde Allah'tan kork."

Evet, Selman (r.a.)'ın bu sözleri, onun sahip olduğu endişenin ne boyutlarda olduğunu ortaya koyarken, Selman(r.a.)'ın hayatına ilişkin bir merakı da oluşturuyor. Selman(r.a.)'ın hayatına baktığımızda, dünyadaki geçimliğinin bizi şaşırtacak nicelikte olduğunu görüyoruz. Nitekim bu hususta yer alan rivayetlerden birinde, Selman(r.a.)'ın vefat ettiğinde geriye bıraktığı tüm servetinin, yirmi küsur dirhem tutarında maldan ibaret olduğu belirtilmektedir.

Selman-ı Farisi, İran'ın İsfehan Şehri'nin Cey Köyü'nde yaşayan, oldukça zengin, ateşperest bir babanın tek çocuğudur. Babasının bütün engellemelerine karşın ateşperestliğin batıl olduğuna inanır ve hakkı bulmak için yola koyulur. Hakkı bulma adına çıktığı yolda Allah-û Teala onu hakka ulaştırır ve Muhammed (s.a.v.)'e kavuşur, Müslüman olur. Daha küçüklüğünde hakkı bulma adına, kendisine huzur vermeyen dünyalıklardan vazgeçmiştir. Bu yolculuğu esnasında bir köle gibi alınıp satılmıştır. Ancak Müslüman olduktan sonra, hür bir yaşamla beraber dünyevi anlamda fakirlik içinde geçen bir yaşam sürmüştür. Artık Selman-ı Farisi, Ashâb-ı Suffa içerisinde Resulullah(s.a.v.)'ın yanında, İslâm ilimlerini öğrenen, Rasûl (s.a.v.)'e en yakın, zühd sahibi bir gençtir.

Resulullah (s.a.v.); "Selman ilme doyuruldu" şeklinde buyurmuştur.

Hz. Âişe buyuruyor ki:
"Selman-ı Farisi geceleri uzun zaman Resulullah (s.a.v.) ile beraber kalır ve sohbetinde bulunurdu. Neredeyse Resulullah (s.a.v.)'ın yanında bizden fazla kalırdı."

Hz. Ali(r.a.), Selman-ı Farisi hakkında; "Ona evvelkilerin ve sonrakilerin ilmi verilmiştir. Onda bulunan bu ilme ulaşılamaz" demiştir.

Yaşı ilerlediği dönemlerde dahi, her zaman ilim öğrenmiştir. Bunun sebebini sorduklarında şöyle cevap vermiştir: "İlim çoktur, fakat ömür kısadır. O halde önce dinde zarûrî lazım olan ilimleri öğren! Kalp ile bedenin hâli, kör ve topal bir kimsenin hâli gibidir. Kör bir ağacın altına gider, fakat onda meyve olduğunu göremez. Topal, ağaçtaki meyveyi görür fakat alamaz. İlâhî nimetleri kalp bilmeli, inanmalı, beden de onunla âmil olmalı ki, âhiretteki sonsuz nimetlere kavuşmak nasip olsun."

Selman-ı Farisi, sadece gençlik döneminde değil evlilik yaşamında da çoğu Müslüman aileye örnek olabilecek bir hayat sürmüştür. Kendisinin evi olmadığı için hanımının evine yerleşmiştir. Selman-ı Farisi'nin pratikleri adeta insanın kendi zihninde ve toplumumuz içerisinde yer eden anlayışları altüst etmekte, şaşkınlıkla beraber büyük bir hayranlık da oluşturmaktadır. Ve hemen aklımıza Resulullah(s.a.v.)'ın şu hadisi gelmektedir: "Ümmetimin en fenası, Allah (c.c.) katında en kötüsü, daima rahat ve nimetler içinde yaşamaya, renk renk elbiseler giymeye ve nefis yemekler yemeğe uğraşıp diline her geleni söyleyenlerdir."

Nitekim yine Resulullah(s.a.v.)'ın insanoğlunun dünya nimetlerine yaklaşımdaki psikolojisini çok güzel bir şekilde tespit ettiğini şu Hadis-i Şerif'inde görmek mümkün:

"İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa, doymayıp bir vadi dolusu daha ister."

Ne Resulullah(s.a.v.)'ın şahsında, ne gökteki yıldızlar misali önümüzü aydınlatan sahabelerin hayatlarında ve ne de tarihimizdeki büyük İslam önderlerinin yaşamlarında böylesi dünyevi sevgi ve hırs görülmemiştir. Ancak bugün kendilerini yüce İslam önderlerinin takipçileri olarak görenler, sahip oldukları altından vadilerine yenilerini ekleme endişesini sürdürebilmektedirler. Bu endişe o kadar büyümüştür ki, Resulullah (s.a.v.)'ın şu ikazını görmelerini dahi engellemiştir.

"Cehennem köprüsünün yanında bir yol vardır. Çok engebeli ve kaygan bir yoldur. Eğer biz o yola yükümüz hafif olduğu halde varırsak kurtulmamız, yükümüz ağır iken vardığımızdan, daha ümitli olur."

Bir kimse Resulullah(s.a.v.)'a sual edip: "Bana ne olmuştur ki, bende hiç ölüm tedariki yoktur" dedi.

Resulullah(s.a.v.): "Senin malın var mıdır?" diye buyurdu:
O kimse: "Vardır" dedi.

Resulullah(s.a.v.) buyurdu ki: "Malını kendinden önce gönder, yani sadaka ver ki ölüm tedariki olsun. Zira mal sevgisiyle dolu olan kalp, malı dünyada bırakıp gitmeğe razı olmaz. Malını önce gönderdin mi, kalp de arkasından gitmeye yönelir."

Selman-ı Farisi, vâli iken de zahidane bir yaşam sürmeye devam etmiştir. Mal ve dünya sevgisi ona, Rab'binden ve O’nun rızasını kazanmaktan daha sevimli gelmemiştir. Çokça cömert olan Selman-ı Farisi, günlük gelirinin çoğunu dağıtıp kendi el emeği ile geçinmiştir. Topraktan tabak çanak yapıp, üç dirheme satar; onun bir dirhemi ile bir daha tabak yapmak için malzeme alır, bir dirhemini sadaka verir, bir dirhemiyle de evinin ihtiyacı olan şeyleri alır.

Fakirleri daima doyurur ve onlarla beraber yemek yerdi. Kendisi çok ihtiyar olduğu hâlde, kendi işini kendi görür, bir şey taşırken elleri titrediğinden halk etrafına toplanır, "Eşyalarını biz taşıyalım" deyince onlara, "Hayır ben kendim ***üreceğim" derdi. Ulaşmış olduğu makam; sahip olduğu vakar ve tevazudan onu bir nebze olsun uzaklaştırmamıştır.

Hz. Ebû Bekir, kendisine öğütte bulunmasını isteyen Selman-ı Farisi'ye şunları söylemiştir: "Ey Selman! Allah'tan kork. Bilmiş ol ki, gelecekte bazı fetihler olacaktır. O fetihlerde senin payının ne olacağını bilmiyorum. Fakat senin payın, karnına yediğin ve sırtına giydiğin olsun. Kesinlikle Allah(c.c.) sizin için dünyanın fethini müyesser kılacaktır. Sakın herhangi biriniz ihtiyacından fazlasını dünyadan almasın."

Bu da gösteriyor ki Selman-ı Farisi Rabbinin emirlerini yerine getirmede gösterdiği hassasiyetin yanında Hz. Muhammed(s.a.v.)'e ve bunun yanında birbirinden değerli dava dostlarının, liderlerinin öğütlerine de sonuna kadar bağlı kalmıştır. Ki Hz. Ömer(r.a.), ona büyük bir saygı göstermiştir. Ümmetin idaresinin sorumluluğu altında ezilen Ömer(r.a.), duyduğu bir endişesini dile getirerek Selman (r.a.)'a şöyle sormuştur:

"Ben bir melik (kral) miyim, yoksa halife miyim?"
Selman(r.a.) ona şöyle karşılık vermiştir:

"Eğer sen Müslümanların toprağından bir dirhemden az veya fazla bir para alır, sonra onu, haksız bir şekilde sarf edersen, sen halife olmayıp bir melik olursun."

Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden olan Selmân-ı Fârisî'nin faziletlerinden biri de az yemekle yetinmesidir. Bir sofrada kendisine çok yemesi için ısrar edilince, Peygamber(s.a.v.)'in kendisine, "İnsanların âhirette çok açlık çekecek olanları, dünyada doyuncaya kadar yemek yiyenlerdir" buyurduğunu haber vermiştir.

Allah-u Teala, sonsuz rahmeti ve kudreti gereği yeryüzünü pek çok nimetlerle donatmış ve biz insanların istifadesine sunmuştur. Bunun bir gereği olarak da layıkıyla şükrümüzü yerine getirmemizi istemiştir. Bu şükrün gereklerinden biri de ahlaki ölçüde nimetlerden faydalanmaktır.

Hz. Ömer(r.a.)'e bir bardak bal şerbeti getiri-lir, o içmez ve: "Bunun hesabını benden uzak tutunuz." der.

Selman-ı Farisi çokça ağlardı. Kendisine sebebini sorduklarında da şöyle buyurmuştur:
"Üç şey beni devamlı ağlatır: Birincisi, Resulullah(a.s.)'ın vefâtı. Bu ayrılığa dayanamadım ve durmadan ağlıyorum. İkincisi, kabirden kalktığım zaman, hâlim ne olur bilmediğim için ağlıyorum. Üçüncüsü, Allah-u Teala beni hesaba çektiği zaman, cennetlik miyim, cehennemlik miyim bilemiyorum. O zaman hâlim ne olur bilemiyorum, onun için ağlıyorum."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Cennet üç kişiyi özler. Ali, Ammar ve Selman"
Böylesi bir mükafatın ve Allah-u Teala'ya adanmış bir yaşamın sahibi Selman-ı Farisi'nin vefatının nasıl olduğunu merak etmekle beraber, cennetin dahi özlediği bu kulun ölümünün buna yakışır bir tarzda olacağını da biliyoruz.

Selman-ı Farisi'nin eşi Bukayre şöyle anlatıyor:
"Kocam Selman ölüm döşeğinde yatarken bir ara beni yanına çağırdı. Kendisi dört kapılı odasında yatmaktaydı. Bana: ‘Şu sana vermiş olduğum emaneti bana getir!’ dedi. Ben de gidip içi miskle dolu bir kese getirdim. Sonra Selman bir bardak su istedi. Ben suyu getirdiğimde, kesedeki miski onun içerisine boşaltarak eliyle eritti. Sonra da bana verip ‘Bu miski yatağımın etrafına serp. Şu kapıların hepsini aç ey Bukayre! Çünkü bugün benim Allah'ın dostlarından bazı ziyaretçilerim olacaktır ve ben onların hangi kapıdan geleceklerini bilmiyorum. Bunlar yemek yemezler fakat güzel kokuyu severler.’ dedi. Bu dediklerini yaptığımda da şunları söyledi: ‘Şimdi çık! Bir süre durduktan sonra döndüğünde beni yatağımın üzerinde ölü olarak bulacaksın!’ Odasından çıktım, bir müddet oyalandıktan sonra döndüğümde ruhunun kabzedilmiş olduğunu gördüm. Yatağının üzerinde uyur gibi yatmaktaydı."

Her şeyin yegâne sahibi olan Rabbim kendi yolunda bizlere verdiği nimetleri, hakkıyla infak edenlerden eylesin. Âmin.
__________________

KAYIP__ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 1142
Takımınız:
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:39 .


Powered by vBulletin
Copyright © 2000-2007 Jelsoft Enterprises Limited.
Sitemap
6, 5, 3, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 113, 16, 17, 18, 19, 81, 20, 27, 22, 23, 24, 25, 26, 48, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 136, 40, 58, 45, 42, 44, 46, 47, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 70, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 71, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 96, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 98, 97, 100, 101, 102, 103, 106, 104, 105, 112, 109, 108, 107, 110, 111, 114, 115, 118, 116, 117, 119, 148, 154, 124, 165, 122, 120, 123, 121, 150, 153, 125, 128, 129, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 149, 202, 175, 164, 152, 167, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 195, 169, 166, 168, 170, 171, 172, 199, 174, 173, 196, 200, 176, 177, 180, 178, 179, 182, 189, 187, 184, 186, 191, 192, 193, 194, 197, 198, 201, 203, 229, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 236, 231, 232, 233, 234, 235, 237, 240, 239, 241, 243, 242, 244,