yoğundum kardeş ya hemde çok yoğundum.. neyseki yoğunluk bitti bide ramazan felan vardı ya gelip sayfamı ziyaret eden arkadaşlara teşekkürler.... ben yine gelirim siz yabancılık çekmeyin....
Gece yıldız gibi kayıyor avuçlarımdan
düşlerime kar yağıyor, üşüyorum.
şimdi ay ışığını biriktiriyorum gözlerimde,
senin gözlerine sunabilmek için bir gün.
yüreğim buruk,
içim ezik,
gözlerim dolu,
gözlerim ıslak,
hasretin öyle bir vurduki;
vakit yok oturacak.
Bir kıyıya atmalı şimdi kendimi
bir arzu bir fırtını
bir kaos yaşamalı.
Gece karanlık,ay ışığıda yok artık
Dışarıda lapa ,lapa kar yağıyor
düşen her kar tanesinde adın yazıyor sevgili.
çekilip bir sokak lambasının altına
kedersiz gülüşlerini getiriyorum aklıma,
ağız dolusu ,
kahkahalarla gülüşünü
yada ne bileyim
ayaz bir gecede sımsıkı sarılışını bana.
bir ılık rüzgar gibi,
sıcak bir gülüş gibi,
kar beyazı,dost gibi düşünüyorum seni
menekşe gözlü bir kız çocuğunun
kırmızı düşlerini biriktiriyorum yüreğimde
senin yüreğine sunabilmek için bir gün.
biliyorum sevgili,ikimizede yer var
senin o kor ateşi yüreğinde
sokak lambalarının ışığıyla yıkıyorum ellerimi
kar tanesine resmini çiziyorum sevgili
yorgun, yılgın ve çaresizlik dolu yüzleri
ve hayata meydan okuyan yürekleriyle
sokak çocukları geçiyor önümden
hepsi çıplak ayaklı,
hepsi karanfil kokulu çocuklar
ihtiyar bir kemancı
çiçek satan bir çingene kadınına,
aşkını anlatıyor yıllanmış kemanıyla
tanıdık bir ses
hüzünlü bir tını bu
ah! rambetiko bu
rembetiko,
sokak ve gece
rembetiko,
çiçek ve kadın
rembetiko,
gece kadın ve ışık
sokak ,ışık ve kar,
kadın,kar ve müzik,
kar, müzik ve dans.,
Ah! Esmeralda!
altın bir tepside sunulmuş bu şölen sana,
haydi kalk ayağa,
hangi kadın dayanabilirki bu kadarına.
Gece yıldız gibi kayıyor avuçlarımdan
düşlerime kar yağıyor üşüyorum
şimdi,
kırık ,dökük çerçeveli,
eski bir siyah beyaz fotoğrafdan bakıyorum hayata
Ey sıska çocuklar!
Ey gözüyaşlı kadınlar!
Ey ihtiyar kemancı!
bomboş sokaklar ,ıslak duvarlar
terkedilen aşıklar, terkeden aşklar
gri ve siyah
sizede yer var eflatun kokulu yaşamımda
Çığlıksız bir diriliş,doğum sancısı benimkisi
sesi kısılan
ışık altında eriyen,
yada,
tahta köprülerde yığılıp kalan
ben değilim sevgili
bilmeni isterimki
benim gri renkteki gölgemdir aslında.
Ah sevgili!
Yüzüm yanıyor,
Yanaklarım al,al
Şuramda bir ağırlık
Tarih çıldırmış olmalı.
Bu çocuklar neden aç?
Bu toprak neden çorak?
Savaşlar neden gerek?
Çiçekler neden soluk?
Yüreğim neden buruk?
Neden hasretin karasaplı bir bıçak gibi saplanıyor göğsüme?
Neden yanında değilim mesela?
Saçların neden yüzüme savrulmuyor yada?
Neden sesim çıkmıyor?
Gözlerim neden bağlanmış?
Ah sevgili!
bilmeni isterimki
bu yorgun surat benim değil,
gri renkli gölgemindir aslında.
Gece yıldız gibi kayıyor avuçlarımdan
düşlerime kar yağıyor, üşüyorum
umudu büyütüyorum ellerimle
tertemiz ve sevdalı umutları
senin umudun olması için
biliyorum sevgili
bir isyan bir arınma
bir hürrüyet benimkisi,
biliyorum,
daha mevsim dönecek,
şafak sökecek gün ışıyacak,
çiğ düşecek toprağa,
toprak yeşerecek.
efil efil rüzgar esecek,
başakla sevişecek rüzgar biliyorum.
sen geleceksin bahar gelecek,
yüreğine sevda,yüreğime sevda düşecek biliyorum.
En son sözüm şu ki sana seni canımdan çok seviyorum...
Zoraki yazışlar bunlar,nefes almak gibi bir şey.Yazmalıyım.Yazmalıyım diyerek daha çok susarken kalemim , sorgulamaktan korkuyor ruhum.Yaralarımı görmekten korkuyorum,yüzleşmekten… Neydi kalemimi susturacak hayat dersim.
Matematiğim paraydı,eksileri kadar artıları da vardı,onun beni susturmaya veya konuşturmaya yetkisi yoktu ki hayatımda.
Fen bilgisi sağlığımdı,vücudum ihmallerimin sinyallerini verse de ara sıra,aşılmayacak acılar değildi bunlar.
Bir tek çareyi hayat bilgisinde bulamadım.Hayatımın bilgisizliği oldu zaten.Hiçbir zaman yapamadığım ödevlerim,tecrübe etmeyerek başarısız olduğum sınavlar.Kırık notlar gibi kırdığım insanlar.Öğretmenlerimin hayal kırıklığı,sualsiz kaçışlar…Hayata karşı devamsızlığım uyku nöbetlerim vardı birde. Uykularımın mutluluk oyunlarıydı sanki rüyalarım, hayatın kısa teneffüsleri gibi,her uyanış bir derse giriş gibiydi.
Bayramlarım kaçış sebeplerimdi ucunda sevdiklerimin kara toprakları. Yok yok ben mezun olamam ne bir sene ne beş sene de…
Kimsenin bilmediği senelerin nefesini alıyorum da,herkesin bileceğe yazılara kelime katamıyorum.Zoraki kompozisyonlar sanki yazdıklarım.Benden değil,benim değil,kimden peki?Kimden bu cümleler hangi köprü altından,hangi kuytu karanlıktan? Ne diyorum ben,neyi sorguluyorum?En son ergenlikteki gençlik ateşinin sualleriydi bunlar!
Demek tüm cevapları verememişim kendime.Anlaşılan o derside ekmişim.Zamanında yapılamamış ödevlerimin boğmacası bu savruluşlar.80 lik bir nine olunca da elma şekeri mi yiyeceğim acaba? Torunumun bebekleriyle mi oynayacağım. Torunum!
Torun için biraz erken değil mi?Hayat derslerinden kaldığım bir okulun onur ödülü için fazla hayalci olmuyor muyum?
Anlaşılan bu yazının içindende çıkamayacağım,dipsiz kuyulardayım anlaşılan. Misal o ya "Yusuf´un gömleğiydi kuyuda yaşamasını sağlayan ucunda Züleyha´sını bulması için vesile olan."
Gömleğim olmasa da yüreğimde küçük bir ışık,kuyulara sızım aydınlık veren,çıkma ihtimaline karşı küçük bir ışık.Hayatta kalabilmek için küçük bir umut...
Melek SARI
__________________
Tut Elimi Sımsıkı TitreMe Kıyamam Sana
Gözyaşın Gözyaşım OLur Karışır Isyana
Sakın ßüKme ßoYnunu KüSme Hayata
ßen Varım ßundan Sonra
YeminliYim Sana