Bir gün bir kırlangıç bir adamın penceresine konar. Gagasıyla camı tıklatır. Adam pencereyi açar, "Ne var" diye.
- Biliyorum, der kırlangıç. Sana garip gelecek ama, müsaade edersen seninle kalabilir miyim?
- Niye ki? der adam…
- Uzun zamandır seni izliyorum. Önüne kimse girip çıkmıyor. Anlaşılan ne eşin, ne dostun, ne de arkadaşın var. Beni içeri al. İster kafese koy, istersen avucuna al sev beni. Ne olur bundan sonra seninle kalayım, der kırlangıç.
Adam şaşırır. Düşünür, taşınır ve rededer kırlangıcı.
- Olmaz, der ve kapatır pencereyi.
Ertesi gün kırlangıç tekrar gelir ve konar pencereye.
Adam açar pencereyi, yüzünde "yine ne var" gibi bir ifadeyle.
Kırlangıç,
- Beni içeri al, diye tekrarlar yine.
Adam;
- Neden sen? diye sorar.
- Çünkü; seni seven benim, der kırlangıç.
Üçüncü gün tekrar gelir kırlangıç.
- Bak der… Sana bu son gelişim ve son kez seslenişim. Bak havalar soğudu. Artık göçüyoruz. Sıcak ülkelere gidiyoruz. Altı ay yokuz buralarda. Ne olur beni içeri al. İster bir kafese koy kapat, istersen avucunda taşı. Yeter ki sana yakın olayım, der.
- Olmaz, der adam. Ben bir insanım, sen bir kuş. El alem ne der bu işe.
Hadisenin nihayetinde adam örter yine pencereyi. Ve kırlangıç uçar gider kırlangıçlarla sıcak ülkelere.
Adam yine yalnız kalmıştır. "Yine yalnızım" der kendi kendine. Kırlangıcın içeri girmesine ve evinde kalmasına müsaade etmemiştir ama aslında bu işe içerlemiştir. Belki bir kuş, belki bir hayvan ama ilk defa biri ona "SENİ SEVİYORUM" demişti.
O güne kadar birinden bu iki kelimeyi duyacağı günü beklemişti. Duyduğunda ise yüz çevirmişti. Adam pişman olur. Kırlangıcı beklemeye karar verir. Çünkü; bir kuş da olsa onu seven biri vardır artık. Altı ay sonra gelecektir ve sevdiği adamın evine girecektir.
Aradan bir ay geçer. İki ay geçer. Üç ay geçer. Dört-beş ay geçer. Adam sabırla beklemektedir. Altıncı ayda penceresi sonuna kadar açık… Adam sabırla beklemektedir. Nihayet altıncı ayın sonunda ufukta kırlangıçlar görünür. Gökyüzünde bayram havası esmektedir adeta. Hepsi öbek öbek geçer adamın penceresinin önünden. Ama bizim kırlangıcı bir türlü göremez adam. Nihayet son kırlangıç da geçmektedir.
- Bir dakika bakar mısın? der adam, son kırlangıca.
- Buyurun beyefendi, der kırlangıç.
- Bir kırlangıç vardı. Buraya gelir, pencereme konar, beni sevdiğini söylerdi. Gördünüz mü onu?
- Ne zaman oldu bu olay beyefendi?
- Daha çok yeni. Altı ay kadar oluyor. Siz buradan göçmeden yani.
- Ohooo! Siz kırlangıçlarla ilgili gerçeği bilmiyorsunuz anlaşılan.
- Nedir o gerçek?
- Kırlangıçların ömrü zaten altı aydır, beyefendi...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...