Geri git   Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu > Spor > Futbol > Galatasaray

Cevapla
 
Konu Araçları Stil
Alt 12/07/07, 11:56   #1
çikolataa
Orgeneral
 
çikolataa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2007
Bulunduğu yer: Adana
Yaş: 34
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 35 çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future çikolataa has a brilliant future
Standart <<<galatasaray müzesi>>>

GALATASARAY MÜZESİ

Galatasaray camiasının gerçekten imrenilecek, şanlı geçmişinin en büyük tanığı, müzesidir. Bu müze dünyanın ünlü kulüplerinin bile sahip olmadığı bir zenginliktedir.

Galatasaray müzesi, 1913 yılında Kalamış' ta tahsis edilen kulüp merkezi ile tesislerin yer aldığı binada Ali Sami Yen tarafından kurulup geliştirilmiştir. Bu yönüyle, Galatasaray Müzesi, dünyadaki ilk spor müzelerinden biridir. Galatasaray Müzesi, Ali Sami Yen'den sonra Evliyazade Mahmut, Ferit İbrahim, Suphi Neş'et, Selahattin Feyzi'nin yardımları ile gelişmiş, İhsan İpekçi, Alaattin Şahinbaş, İhsan Belor, Abdi İpekçi'nin yakın bilgileri ile yücelmiştir. Ferruhzat Turaç'ın 35 yılı bulan hizmeti özellikle anılmalıdır. Onun çalışmalarıyla çağdaş bir düzene kavuşan Galatasaray Müzesi, bugünkü halini almıştır. Dünya Savaşı
sonrasında ve İstanbul'un işgali nedeniyle bu bina boşaltılmış.

Müzedeki eşya da Galatasaray Lisesi Müdürü Salih Arif'e teslim edilmiştir. Lisede önce konferans salonunun bitişiğindeki odada, sonrada ön taraftaki Resimhane denilen bölümde oluşturulan müze, 1972 yılında bügün bulunduğu son yere gelmiştir.


Bugünkü müze binası, Galatasaray'lı Mimar Ahmet Kemal Aru' nun projesine göre yapılmıştır. 1986'da yenilenen iç düzenlemesiyle bugünün gereksinimlerini karşılayabilecek çağdaş bir duruma getirilmiştir. Müzenin giderleri, kulüp bütçesinden ayrılan bir ödenekle karşılanmaktadır. Müze Kurulu, Mustafa Pekin' in başkanlığı dönemine kadar, yönetimden ayrı bağımsız bir kulüp organı olarak genel kurumlarda seçilmekteydi. Pekin' in başkanlığı sırasında yapılan ilk değişiklikle, bu iş yönetim kuruluna bırakılmıştır.

Müze Sorumlusu Avukat Vefa Semenderoğlu' nun verdiği bilgiye göre, buradaki en değerli objeler şunlardır:

1- Gazi Büstü :
1928 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Taksim Abidesini yapan heykeltraş Canonica'nın büstünü ödül olarak koyduğu maçların ilkinde Galatasaray 3-0 yenik olduğu maçı 3-3'e getirmiş ikinci karşılaşma da ezeli rakibini 4-0 yenerek bu ödülü kazanmıştır. Müzemizdeki en değerli obje budur.

2- Şehitlerin Anıları:
1911-1912 yılında sürekli savaşlar nedeniyle takım kuramayacak duruma
gelen Galatasaray' ın daha sonra Çanakkale ve öteki cephelerde şehit
düşerek yazdıkları tarihten geriye kalan tüfek, kasatura ve kılıçların
bulunduğu bölüm, müzenin en anlamlı bölümlerinden biridir.

3- İstiklal Madalyaları:
Kurtuluş savaşımız sırasında şehit düşen ve gazi olan Galatasaraylılar için verilen madalyaların bulunduğu bölümde müzemizin bir başka anlamlı köşesidir.

Elbette ki bunların yanında, yurt içinde ve dışında çeşitli yarışmalarda Galatasaray'lı sporcuların kazandıkları kupa ve madalyalar ile diğer ödüller müzemizde yer almaktadır. Bu nedenle, Galatasaray' ın Türkiye' de en görkemli müzeye sahip olduğunu söylemekte bir gerçeğin ifadesi olur.
---------------------------------------------
MÜZEDEKİ GALATASARAY

GALATASARAY MÜZESİ ARŞİVİNDEKİ BELGELERİN
IŞIĞINDA KULÜBÜN KURULUŞU

Galatasaray'ın gerek mektep, gerek kulüp, gerek cemiyet kurumları çerçevesinde tarihi, çeşitli yazarlar tarafından defalarca kaleme alınmıştır. Bu kendine özgü kavramları ve zaman aşımına uğramayan gelenek ve davranış biçimleri olan kurumlar bütününün tarihi o kadar ilgi çekicidir ki, konuyla biraz ilgilenen herkes, bu tarihin ortaya çıkması gerekliliğini düşünür ve bu uğurda elinden gelen katkıyı yapmak isteğini içinde duyar. İşin içine bir da kişisel anılar girdiğinde ise gerek yazmak, gerekse bildiklerini paylaşmak neredeyse bir tutku halini alır. Ne var ki Galatasaray tarihiyle ilgili yayınların çoğu, kapsam ve sistematikten uzaklaşıp daha çok yazarın duygusallığıyla şekillenmiş kitaplardır. Galatasaray Lisesi'nin eski müdürlerinden Fethi İsfendiyaroğlu'nun Galatasaray Tarihi isimli detaylı çalışması dışında, bu özel tarihi genel tarihle ilişkileriyle birlikte değerlendiren ve bu anlamda resmi tarihe de katkıda bulunabilen bir çalışmaya rastlamak zordur.

İsfendiyaroğlu'nun ancak birinci cildini tamamlayabildiği, müsveddelerini hazırlamasına rağmen ikinci cildini tamamlamaya hayatının yetmediği kitabın ilk cildiyle birlikte yayımı gerçekleşebildiği zaman konunun kapsamının ne kadar geniş olduğu okuyucu tarafından daha somut anlaşılacaktır. Galatasaray Müzesi'nin, yüzyılın ilk yıllarından beri özenle korunmuş belgelerinden yola çıkarak, gerek görüldükçe ilgili dönemlerde yaşamış olanların tanıklıkları ve konuya eğilmiş yazarların, bir çoğu günümüzde bulunması olanaksız olan yayınlarından faydalanarak, eksiği olsa da yanlışı olmayan bir derlemenin Ortak Bellek içinde yeralması gerektiğini düşündük. Umudumuz, Galatasaray'ın Türkiye Cumhuriyeti tarihine katkılarını ortaya çıkaracak bir akademik araştırmanın kapısının açılması ve Galatasaray'ın beşyüz yılı aşkın tarihinin önemi daha geniş kitlelerce de bilinmesi.

Bir Mektup

20 Kasım 1906 tarihli bir mektubunda Galatasaray'ın ilk takımının ünlü oyuncularından Emin Bülent, bir süre için yurtdışında bulunan Ali Sami Bey'e şöyle sesleniyor: "Aliciğim, Tahsin'e yazdığın mektupta unutulduğundan bahsediyorsun. Fakat emin ol ki biz seni hiç unutmadık. Sen bizim futbol aleminde daima mukaddes

kalacak bir kurucu sayılırsın. Şimdiki başarılar hep senin eserindir. Önce İmojen ile lig maçı oynadık. Bir onlar, bir biz gol yaptık. Herkes hayret etti. Lazari'nin kahvesinde bundan başka şey konuşan yoktu. Dün de Moda ile oynadık. Bu sene ben kaptan oldum. Birinci halftaym hiç hiçe bitti. Fakat şurasını söyleyeyim ki, evvelce biz Moda gibi bir kulüple bir halftaym golsüz kalsak, deli olurduk. Şimdi hala gol yapamadık diye deli oluyoruz. Bitişe bir çeyrek kala, Moda'ya bir yapmayayım mı... öyle parlak bir alkış olamaz. Fakat heyhat, sonra bizim eşşek Celal topu kornere atar gibi bize bir gol yaptı. Sonuçta Moda'yla berabere kaldık. Herkes ağlayacak gibiydi. Netice hakikaten bizi ağlatacak gibidir. Böyle neticelere memnun olduğumuz zamanlar çoktan geçti. Moda'nın maç yapmak için yolladığımız mektuplara cevap vermediği zamanlar nerede kaldı. Şimdi biz o fakirlere limon ikram ediyoruz. Artık birincilik ümidindeyiz. Herkes bravo Galatasaray'a diyor. Ve şimdi bu mektupla bu alkışlar bizden uzakta fakat kalbi daima bizimle olan birisine gidiyor. Şimdi Nikolo gibi de bir kalecimiz var. Maşallah. Onu tanırsın. Bizim mektepteki üç müslüman İngiliz'den en küçüğü. Fakat küçük diyorsam, boylu ve iri vücutlu, düşün artık.

Tim şöyle: Ali, Nikolof, Hüseyin, Hasan, Emin, Maşaya, Bekir, Celal, Milo, Mazhar. Adieu Aliciğim. Cevap yazarken adresi şöyle yaz: Beyoğlu'nda Taksim'de Mızıka-i Hümayun Kışlası karşısında, merhum Cemil
Paşa'nın hanesinde Emin."

Ali Sami Yen ve Galatasaray'da futbol

Ali Sami Yen, 1886 yılında İstanbul'da doğdu. İlk Türk romanı sayılan Taaşşuk-u Talat ve Fitnat başta olmak üzere bir çok edebiyat ve dilbilgisi eserinin yazarı Şemsettin Sami'nin oğluydu. Şemsettin Sami Askeri Teftiş Komisyonu'nda başkanlık yaptığı sıralarda, 1896 yılında Abdülhamit tarafından "ikamete memur" edildi. Şemsettin Sami bu olay üzerine Erenköy'deki köşküne çekilip kendini eski Türk yapıtlarını incelemeye adadı. Aynı yıllarda, oğlu Ali Sami de köşkün bahçesinde yaşıtlarından farklı bir takım oyunlar oynamaktaydı. Ali Sami Yen o yılları 1929'da yazdığı anılarında şöyle anlatıyor: "Çocukluğumda kişisel idmanlara hevesim vardı. Erenköy'deki bahçemizde halka, trapez ve diğerlerini içeren bir espaliye ile bir tramplen yaptırmıştım. Kürek çeker, çok yüzer, bisiklete binerdim. O zamanlardaki arkadaşlarımızla bu
hareketlerle eğlenmeyi amaçlar, biraz da pazılarımızın kabarmasından, göğsümüzün genişlemesinden zevklenirdik. Birbirimize karşı övünmelerimiz dışında spor konusunda bilinçsizdik. İdmancılıkta bugün aradığımız eğitsel ve toplumsal hedeflerden tamamen habersizdik".

Galatasaray Spor Kulübü'nün bir numaralı kurucu üyeliğinden ve Galatasaray'da futbolun doğmasına neden olmanın yanında, Türk futbolunun ilk futbolcularından olarak, uzun yıllar hakemlik yaparak, Türkiye'deki ilk spor örgütü olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulmasında büyük rol oynayarak, spora hizmet etti. Ali Sami Yen çocukluğundan bahsederken, babasının kendisini Beyoğlu Fransız Tiyatrosu'na götürdüğünden bahseder. Ali Sami, tiyatroda gördüğü cambazlardan ve onların yaptığı akrobatik hareketlerden etkilenerek bir takım jimnastik hareketlerini taklitle spora başlamıştı. 1902 yılında ikinci sınıftan Mektebi Sultani'ye girdiğinde edindiği arkadaş çevresine de bu merakını aşılar. "Mektepteki ilk arkadaşlarım Dr. Aziz Fikret ile kardeşi Daniş (sonradan İstanbul Sanayi Müdürü) ile bisiklete binme
merakımız vardı. Bu spor münasebetiyle Tahsin Nahid ve Muvaffak Menemenci'yi tanıdım. Biri mukavemette, diğeri de süratte zamanın en ileri bisikletçileriydiler.1904'de ilk kez amcazadem Suphi'nin teşvikiyle Moda çayırında İngilizlerin yaptığı bir futbol maçını seyrettim. Aynı oyunu mektepte tatbike çalıştım. Galatasaray'a ilk topu 425 Bedri, Frerler Mektebi'nden getirmişti. Topla oynama yalnız, duvara ve havaya vurmadan ibaretti. Okulun boyunu aştırabilenler büyük tezahürat alırdı."

Sporun bir çok branşının Türkiye'de ilk uygulandığı çatı olan Galatasaray'da yüzyılın ilk yıllarında bugün anladığımız anlamda pek sportif faaliyet yoktu. Spor desteklenen değil, tam aksine pek hoş karşılanmayan bir uğraştı. Hatta Ali Sami ve arkadaşlarından önceki yıllarda futbol oynamaya kalkışan birkaç öğrencinin tutuklandığı, o zamanın Emniyet Bakanı konumundaki Zaptiye Nazırı'nın önüne çıkartılıp, sorgulandıkları ve bu sporun yasak kabul edildiği de çocuklar arasında anlatılan, bilinen bir olaydı. Buna rağmen Ali Sami, Reşat Danyel, Tatar Süleyman ve Şevki adlı arkadaşlarıyla birlikte ilk futbol takımını kurdu. Ne var ki bu takım maç yapacak bir rakip bulamadan dağıldı. Aynı yıllarda Galatasaray öğrencileri arasında jimnastiğe doğru güçlü bir eğilimin başladığı ve Ali Sami'nin bu yıllarda onlardan da etkilendiği görülüyor. "O zamanlar her yerde güce ve güçten doğan güzelliğe karşı büyük bir sevgi başlamıştı. Bu eğilimi bir daha hiç bir zaman, hiç bir zaman, mektepte o yıllarda tanık olduğum kadar hissetmedim. Mektebin jimnastik ve kuvvet yıldızlarına yakından bakmaya utanır, koridorlardan geçerken kendimizi göstermeden, gıpta dolu bakışlarla, uzun uzun onları seyrederdik. Bunlar ikiye ayrılırdı. Yeni yetişen ve nispeten küçük sınıflarda olan, daha çevik ve ince yapılı idmancılar ve üst sınıflardaki, kıdemli, daha seçkin bir mevki sahibi idmancılar. Biz önce onların serüvenlerini dinledik. Sonraları tanıdık. İşte Tatar Süleyman. Uzun boylu, kösele gibi vücutlu, daima dişlerini sıkıyormuş gibi çene kemikleri geniş, azimli ve güçlü, çok canlı görünümlü bir yüz. Yanındaki de Milo. Ellerini şakaklarına koymuş ders çalışıyorlar. Kuvveti bırakıp ta zihinlerini yormaktan acı çektikleri belli. Yumruklarını sıkmışlar, elbiselerinin altından pazıları seçiliyor. İşte, Rana, Bekri, Nasip... Bunların isimlerini birer birer sanki mitolojik kişilermiş gibi kendilerini görmeden ezberledik ve sonra cücelerin devlere baktığı gibi onları seyrettik."

Spora ve sporcuya hayranlığı, Ali Sami Yen'i 1903 yılı sonbaharının ilk günlerinde bir kulüp kurma düşüncesine iter. Aynı günlere denk düşen bir olay da bu düşüncesini somutlaştırmaya yönelik bir adım atmasına sebep olur. "Mektepte üçüncü ve dördüncü sınıflar arasında top olaylarından ötürü bir gerginlik olmuştu. O zamanki birinci ve ikinci sınıflar orta bahçede, üçten altıncı sınıfa kadarkiler büyük bahçede teneffüse çıkardı. Küçük bahçede havaya atılan top, bazen büyük bahçeye kaçardı. Buradaki üçüncü sınıf talebeleri de ya topu iade etmez, ya dışarı atar ya da patlatırlardı. Bu yüzden iki sınıf aralarında zıtlaşmışlardı. O zaman topu vesile ederek harp ilan etmenin iyi bir fikir olacağını düşündüm. Moda'da seyrettiğim maçı taklit ederek, nizam bozukluğuna sebebiyet vermeden, her sınıf için bir takım tesis ederek, birbirine meydan okumaları, mektep içinde müsabaka hevesini ve spor duygusunu öne
çıkartacaktı."

Ali Sami Yen, Mehmet Ata Bey'in edebiyat dersinde konuyu arkadaşı Asım Tevfik'e açtı. Emin Bülent de görüşmeye katılmak için kendi sınıfını terkedip, onların yanına geldi. Üç arkadaş başbaşa vererek, planlarını yaptılar. Bir taraftan da tabii ki hocaya karşı ders çalışıyormuş görüntüsünde olmaları
gerekiyordu. Bu yüzden arka sıralara kaçmak yerine, ikinci sıraya yerleştiler. Burası kontrolden daha uzaktı. Sıranın üstüne yazıp çizdikleri görünmesin diye kitaplardan bir duvar ördüler ve gerek yazışarak, gerek fısıldaşarak özetle şu planı yaptılar: "Kendi sınıfımızdan ve diğer sınıflardan en kuvvetli talebeleri
seçeceğiz. Top ortaya atılacak ve tekmelenecek. Bir yere sıkışıp kaldığında, hücum taburumuz kuvvetli bir kütle olarak ileri atılacak. Diğerlerini itecek, sürecek, çiğneyecek ve topla beraber kalenin içine atacak. Bu arada dördüncü sınıftaki dostlarımızdan incinenler olursa, bu da futbol oyununun icabı sayılacak. Arada şairleri de hırpalamak sevaptan sayılacak!"

Galatasaray'ın geleneksel muzipliği bu planda da ortaya çıkıyor. O yıllarda şair deyimi, koşmaktan oynamaktan hoşlanmayan, çıtkırıldım ya da felsefe ve edebiyattan başka şeye ilgi duymayan öğrenciler için kullanılmakta. Bu tip öğrencilerin genellikle hır gür içinde eğlenen ve gürültü yapan diğerlerini sıkça
idareye şikayet etmelerinden ve genellikle de haklı bulunmalarından dolayı, Ali Sami gibi haşarılar tarafından pek sevilmediği belli.

Mehmet Ata Bey'in dersi bitti. Teneffüse çıkar çıkmaz, hücum taburuna kayıtları almaya başladılar. İşte Galatasaray futbol takımının nüvesini oluşturan ilk futbol takımları böylece oluşmaya başladı. Ali Sami Yen'in deyimiyle, bu takımları oluşturan çocukların arasında Alexandre Dumas'nın Üç Silahşörler'ininkine benzer bir bağlılık vardı. Bu bağlılık o zamanın Türkiye'sinde, Türk sporunun daha ilk adımlarında karşısına çıkan engellerle mücadele etme gücünü kendisine kazandırıyordu. Kimi zaman hakaretlere uğrayan, kimi
zaman dövüşmek zorunda kalan, kimi zaman tutuklanıp, okuldan uzaklaştırılan bu çocuklar, bağlılıktan doğan gücü keşfetmişlerdi. Giderek gücünü kaybetmiş ve yeni yetişen nesillerin güvenini sağlayamayan bir imparatorluğun son yıllarında, birbirine omuz vererek birşeyler başarabilmenin ender yollarından biri olsa gerekti futbol. O yılları yaşayanların anılarında anlattıklarını hamasi edebiyat diye değerlendirmemek gerektiğinin ve gerçekten sanki büyülü bir ortam yarattıklarının en belirgin kanıtı da, yüzyıla yakın önce atılmış bu bağlılık tohumlarının bugün hala yaşıyor olmasıdır.

Maç fikri umulandan çok ilgi gördü ve maç günü geldi. Katılmak isteyenlerin sayısı ikiyüzü bulmuştu. Top ortaya atıldı ve büyük bir hengame başladı. Daha çok bir rugby karşılaşmasını anımsatan görüntüye giderek başkaları da dahil oldu. Bir top ve üçyüz kadar futbolcu, birbirini eziyor, topa bir kerecik de olsa
vurmak ve rakip kaleye yaklaştırmak istiyordu. Belki de ilk kitle sporu örneğini gerçekleştirdiklerinden habersiz saldırıyorlardı birbirlerine. "Futboldan ziyade üçyüz kişilik bir güreş müsabakasını andırıyordu. Nihayet bir noktada yoğunluk fazlalaştı da topun orada olduğuna karar verildi. Hücum taburu daldı grubun
içine. Grup, döne döne mektep duvarına doğru gitti. Penceredeki tellerden dolayı sıyrıklar, incinmeler başladı, elbiseler yırtıldı. Bir ara yere yuvarlandım. kalkıncaya kadar hayli zedelendim. O zaman etekli olan ceketimin yarısı koptu. Ellerim kanadı. Ezilenlerin, incinenlerin, üstü başı yırtılanların haddi hesabı yoktu. O esnada top mutfak kapısı tarafından sahanın haricine çıkmıştı. Biz rakibimizi geri sürmeyi başarmış olduğumuzdan galip sayıldık."

Bu ilk maçın bir başka sonucu da, doğal olarak futbolun mektepte yasaklanması oldu. Müdür Abdurrahman Şeref Efendi Ali Sami'yi "Sen çalışkan bir talebesin, böyle arbedelerin başına geçmeni sana asla yakıştıramıyorum ve bu mevzunun elebaşlığını yapmana da hayret ediyorum" diyerek azarlıyordu. Fakat bu karar da gençleri yıldıramadı. Emin Bülent okuldan ayrıldığı için, bu kez Ali Sami Yen işe Asım Tevfik'le devam etme kararı aldı. Amaç yine bir futbol kulübü kurmaktı. Ilımlı taktiklerle idare razı edildi. Bekir, Celal, Cevdet, Kamil, Daver ve Sırp ile Bulgar azınlıklardan birkaç kişiyi bir araya toplayan Ali Sami, güçlü olduğuna inandığı bir takım kurdu. O takımın adı Galatasaray'dı. Ve kurulduğu günden itibaren hep güçlü takımlar arasında yeraldı. Ali Sami de artık arkadaşları tarafından "Reis Bey" diye çağrılacaktı. Ve bu hitap 1905'den 1914'e kadar devam etti, Ali Sami Yen Galatasaray'ın ilk başkanı olarak onbeş yıl bu görevi sürdürdü.

Galatasaray'da spor geleneğinin oluşması

Osmanlı İmparatorluğu'nda beden terbiyesi kavramı kuşkusuz yüzyılın başlangıcından önce de vardı. Geleneksel sporlar ve yerel faaliyetler oluyor, fakat batılı ve bilimsel ölçütlere uygun olmadan süregeliyordu. Vücudun bilinçli çalıştırılmasıyla güçlenmesi anlamına gelen idmancılık da zaman zaman ilgi görmüş, çoğunlukla üzerinde fazla durulmamış bir spor dalıydı. Jimnastiğin yeniden uyanışı ise Fransa'dan Galatasaray'a gelen bir spor hocası olan Prof. Moiroux öncülüğüyle gerçekleşti. 1939 yılında bir pilav gününde yaptığı konuşmasında Ali Sami Yen, Moiroux'nun jimnastik aşkını Galatasaray gibi bu işe uygun bir yerde yeşerttiğini anlatır. Moiroux, 19. Yüzyıl sonunu 20. Yüzyıl başına bağlayan yıllarda, batı tarzı jimnastiğin uygulayıcısı ve hocası olan Faik Üstünidman'ı yetiştirmiş, o da bilgi ve becerisini kendi öğrencilerine aktarmıştır. Faik Üstünidman'ın ilk seçme öğrencileri, Tatar Süleyman, Hasip, Miltiyadi, Mustafa Hayri, Bedri, Ziya ve sonraları bakanlık da yapan Rana beylerdi. Filozof Rıza Tevfik ve Selim Sırrı Tarcan da Faik Üstünidman ekolünün takipçileri olmuşlar, Selim Sırrı Tarcan, beden eğitiminin ve İsveç jimnastiğinin bilimsel yöntemlerinin yerleşmesi ve Türkiye'de sporun gelişmesinin öncüsü olmuştur.

Batı sporlarının Anadolu'ya girişi ise büyük ölçüde İngilizlerin etkisiyledir. Boş bir alan, kolayca kurulan kaleler ve tek bir topla oynanabiliyor olmasından dolayı da futbol, diğer spor dallarından daha çok ilgi görmüş, daha çabuk yaygınlaşmıştır. Özellikle İzmir ve İstanbul'daki İngilizlerin birbirleriyle yaptığı
karşılaşmalarla ortaya çıkan futbolun ilk oynanışı, Heinrich Peerce'in aktarımına göre 1897'ye kadar uzanır. Peerce'in öncülüğünde kurulan ilk futbol takımı olan Football Associations'dan önce bilindiği kadarıyla sadece rugby takımları vardı. Peerce o yılları şöyle anlatıyor: "O yıllarda Moda Burnu'ndaki çayırda Melita
ve Cocatrice gemicilerinin takımlarıyla maç yapardık. 1901'de birgün İngiliz Horrace Armitage ile tanıştım. İkimiz birlikte İngiliz ve Rumlardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurduk. Kulübümüze giren ilk Türk futbolcusu Hüsnü Paşazade Bahriyeli Hasan Fuat Bey'di. 1903'de takımdan bazıları ayrılarak, yalnız İngilizlerden oluşan Moda takımını kurdular. 1904'de Rumlardan oluşan Elpis takımı da kurulunca, 1904-1905 sezonuna James la Fontain ile birlikte kurduğumuz İstanbul Futbol Birliği ile girdik. Artık karşılıklı, düzenli karşılaşmalar yapabilecektik." Görüldüğü gibi 1904'de kurulan ilk futbol liginde hiçbir Türk
takımı yoktu. Zaten maç seyircileri arasında da Türklere rastlanmazdı. İlk Türk futbolcusu olduğu anlaşılan Fuat Bey de Boby takma adıyla milliyetini gizleyerek maça çıkardı. Daha önce de Reşat Danyal'ın kurduğu geneli Galatasaraylılardan oluşan takıma girmiş fakat bu takım maç yapamadan dağılmıştı. Aynı takımdaki Hüseyin, Kemani Nuri ve Fabrikatör Şevki, Abdülhamit rejiminin tehditlerinden korkarak futbolu bırakmış, Boby ise gizli gizli devam etmişti. 1905 yılında gerek futbol, gerek diğer branşlarda yeni bir çığır açacak olan Galatasaray Spor Kulübü kuruldu. Kurucu, Ali Sami Yen'di: "Akim kalan teşebbüsü, 1905'de yalnız Galatasaraylılardan mürekkep bir heyet ile ele alarak ortaya çıkmak ve müsabaka yapmak, kulüp ismini taşımak ve bir ünvan almak cesaretini ilk defa gösteren ve bu suretle Türk sporunun yeniden inkişafına vesile olarak feyizli ve kuvvetli bir menba teşkil eden Galatasaray vücuda gelmiştir."

Kuruluş yılından başlayarak temeli ilk kez Galatasaray'da atılan bir çok spor dalı daha Türkiye'ye geldi. Waterpolo, patenli hokey, çim hokeyi, boks, çeşitli su sporları ve keşşaflık (bugünkü deyişiyle trekking) bunlardan bazılarıdır.

Futbolu İngilizler gibi oynamayı arzulayan Ali Sami ve arkadaşları Asım Tevfik, Emin Bülent, Celal, Bekir, Tahsin Nahit, Reşat, Cevdet ve Daver arasındaki ilk tartışma takımın ismi konusunda çıktı. O yıllarda spor ve sporcu isimlerinin hep yabancı dilde olmasından etkilenerek, zafer anlamında "gloria" veya cesaret
anlamında "audace" isimleri üzerinde durdular. "O sırada Tobler çikolatası yiyen biri, üzerindeki resimden ilham alarak, kartal ismini almamızı teklif etti. Fakat bu Türkçe ismi o zaman esen siyasi havaya uygun bulmadığımızdan, korkup onu da dikkate almadık." Bu tartışma uzadı gitti ve Galatasaray ilk maçına
isimsiz çıktı. Fransız Faure Mektebi'yle yapılan ilk özel karşılaşma 26 Kasım 1905 tarihinde Galata Sarayı Mektebi Sultanisi öğrencileri takımının 2-0 galibiyetiyle bitti. Takımın bir ismi olmaması özellikle Kadıköy yakasının yabancılardan ve azınlıklardan oluşan seyircisi tarafından yadırgandı ve onlar kendi aralarında konuşurlarken bu takımdan Galatasaray diye bahsetmeğe başladılar. Böylece takım kendiliğinden bir isme sahip olmuştu. Yine de bu durumdan futbolcular pek memnun değillerdi. "Bu ismi kendimize mal etmekten
çok ürktük. Çünkü içinde "saray" gibi dikenli bir kelime vardı. Fakat ne yaparsak yapalım, gerçek ismimiz benliğimize yapışıp kaldı. Bu isimden tek çekinen biz değildik. İngilizce olarak yayınlanan ve futbol maçlarının sonuçlarını tek yazan gazete olan Levant Herald'da da Galatasaray adı geçeceği zaman
"another team" (diğer takım) yazıyordu. Benzer bir sorun da renklerimizde yaşandı. Takım için seçtiğimiz renkler, bayrağımızın renkleri olan kırmızı ve beyazdı. Bu ilk formaları Asım Tevfik'in annesiyle kardeşim dikmişlerdi. Ancak, kırmızı-beyaz gömlekleri giydikten sonra milliyetimizi apaçık ilan etmesinden korktuk.

Kuşdili'nin meşhur al fesli, palabıyık, tıknaz hafiyesi etrafımızda çizdiği çarkları daraltmaya ve fena gözle bakmaya başlamıştı. Çok genç olmamızı, bu hareketlerimizin anlayışla karşılanması için kalkan olarak kullanmakla beraber, amacımıza ulaşma yolunda, istemeye istemeye kırmızı-beyazı terkettik."

İngiliz kökenli Economic kooperatifinin mağazasına giden Galatasaraylılar, burada çalışan Rum futbol idarecilerinden Yanni Vassiliadis'den yardım isterler. Onun sağladığı Birmingham'lı William Schillcokc mağazasının kataloğundan, sağlam futbol ayakkabıları ve sarı-lacivert renkli parçalı formayı beğenip
ısmarlarlar. Ne var ki bu formaların da ömrü çok uzun olmaz. Kuşdili çayırının, Kurbağalıdere Köprüsü arkasının, Tatavla tepesinin çamurlu zeminleri formaları çarçabuk paçavra haline getirir. Bir de üstüne 26 Aralık 1906 günü oynanan Baltalimanı maçından beş-sıfır yenik ayrılınınca, bu acı mağlubiyet de renklerin
uğursuzluğuna bağlandı ve yeni formalara ihtiyaç duyulur. Yeni forma bulma görevi Asım Tevfik, Emin Bülent ve Ali Sami'ye verilir. Bir renk seçmiş değillerdir. Uygun bulacakları kumaşı alıp diktireceklerdir.

Tekrar İngiltere'ye ısmarlayacak zaman yoktur. Bir çok dükkan gezilir. İstenen kumaş istenen fiyata bulunamaz. En sonunda Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanında, şali denilen, bayrak kumaşı örgüsünden fakat daha ince, güzel ve canlı iki yünlü kumaşa rastlanır. İki rengi vardır. Biri, vişneye çalan, koyuca, tatlı bir kırmızı, öteki de içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Bunlar tezgahta yanyana açılmış duruyorlardır. Tezgahtar usta bir hareketle kumaşların dalgalarını birleştirir. Ateşin içindeki renk oynaklarını
görür gibi olur çocuklar. Metresi otuziki kuruş olan bu sarıyla kırmızı onları etkilemiştir. Umduklarından pahalıdır ama kestirip, alırlar. Ali Sami kumaşı evine götürür. Bu işte artık tecrübeli olan kardeşine diktirir.
Böylece sarı-kırmızı forma ve Galatasaray birlikte anılmaya başlanır.

Galatasaray'ın özellikle futbolda gösterdiği öncü tutum ilerleyen yıllarda başkalarını da hareketlendirmiş, birçok Galatasaraylı kimi zaman kendi kulübünle ilişkisini kesmeden, kimi zaman da keserek hevesli başka toplulukların kulüpleşmelerine yardımcı olmuşlardır. Altınordu İdman Yurdu, Bakırköy İdman Kulübü ve Güneş Kulübü gibi oluşumların temelinde de Galatasaray vardır. Ali Sami Yen bunlar arasında çarpıcı bir başka örneğe daha değinmektedir: "En eski spor arkadaşımız olan Fenerbahçe Kulübü'nün ilk adımlarında da takımımızda çalışmış olan Galatasaraylılar emek vermiştir. Bizden sonra teşekkül eden bu ilk kulüpte de kendimizin bir katkısını görmek ve ondan bir şeref hissesi almaktan zevk duymaktayız. Fenerbahçe ilk kurulduğunda bizim için yabancı memlekette rastlanılmış bir vatandaş gibiydi. Ona manen ve maddeten
ihtiyacımız vardı. Ondan dolayıdır ki Fenerbahçe'yi takviye etmek ve bir rakip yaratmak için bizden ayrılan Hasan Fuat, Hamit Hüsnü, Hasan Kamil, Galip, İsmet, Hikmet gibi arkadaşlarımıza gücenmedik ve onları sevmeye devam ettik. Halbuki ondan sonraki bölünmeler ve ayrılmalar aynı tesiri bırakmadı".

Böyle başlayan bir futbol serüveni, yıllar boyunca bir çok efsane yaratarak bugün Türkiye'nin uluslararası alanda en çok başarı kazanan milyonlarca taraftara sahip dev bir spor kurumunu doğurdu. 21. Yüzyıl, Galatasaray'ın da ikinci yüzyılı olacak ve özetlemeye çalıştığımız bu temel üzerine inşa edilen başarı silsilesi aldığı gelenek halini sürdürecek.
__________________

!!!нєяgüη güηєş ∂σğαя уєтєя кι αçıк σℓѕυη ρєя∂єℓєя!!!




[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
çikolataa isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 623
Takımınız:
Alt 24/07/07, 17:24   #2
LastDesiqner
Super Moderator
 
LastDesiqner - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2007
Bulunduğu yer: ναη
Mesajlar: 8.060
Tecrübe Puanı: 56 LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute LastDesiqner has a reputation beyond repute
Standart

emeğine sağlık...üzli...
__________________
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]


[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
LastDesiqner isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 488
Takımınız:
Alt 24/07/07, 17:51   #3
sea star
Cumhurbaşkanı
 
sea star - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: yerle gök arasında bir yerde
Mesajlar: 5.933
Tecrübe Puanı: 65 sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute sea star has a reputation beyond repute
Standart

sağol canım
sea star isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 1340
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 18:22 .


Powered by vBulletin
Copyright © 2000-2007 Jelsoft Enterprises Limited.
Sitemap
6, 5, 3, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 113, 16, 17, 18, 19, 81, 20, 27, 22, 23, 24, 25, 26, 48, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 136, 40, 58, 45, 42, 44, 46, 47, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 70, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 71, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 96, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 98, 97, 100, 101, 102, 103, 106, 104, 105, 112, 109, 108, 107, 110, 111, 114, 115, 118, 116, 117, 119, 148, 154, 124, 165, 122, 120, 123, 121, 150, 153, 125, 128, 129, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 149, 202, 175, 164, 152, 167, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 195, 169, 166, 168, 170, 171, 172, 199, 174, 173, 196, 200, 176, 177, 180, 178, 179, 182, 189, 187, 184, 186, 191, 192, 193, 194, 197, 198, 201, 203, 229, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 236, 231, 232, 233, 234, 235, 237, 240, 239, 241, 243, 242, 244,