Geri git   Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu > Serbest alan > Sağlık

Sağlık Sağlıkla ilgili sorunlarınız, sorularınız, tıptaki yenilikler bu bölümde...

Cevapla
 
Konu Araçları Stil
Alt 21/09/08, 12:31   #31
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte Sitomegalovirus CMV enfeksiyonları


Sitomegalovirüs (Cytomegalovirus, CMV) herpes ailesinden bir virüstür. Bu aileye dahil olan diğer virüsler uçuğa neden olan herpes simplleks virüsü ile su çiçeğine neden olan virüstür.

Tüm coğrafi bölgelerde bulunan bu virüsün neden olduğu enfeksiyon en sık karşılaşılan enfeksiyonlardan birisidir. Amerika Birleşik Devletlerinden her 100 kişiden 50 ile 85'inin 40 yaşına gelinceye kadar bu virüsle temas edip enfekte olduğu tahmin edilmektedir.

CMV aynı zamanda anneden karnındaki bebeğe bulaşan enfeksiyonlar arasında da en sık karşılaşılanlardan birisidir. Amerika Birleşik Devletlerinde doğan her 100 bebekten 1'inde CMV enfeksiyonu görüldüğü ve CMV'nin en sık karşılaşılan konjenital enfeksiyon olduğu kabul edilmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde ve düşük sosyoekonomik düzeye sahip toplumlarda daha sık görülür.

CMV enfeksiyonları primer (ilk kez geçirilen) ya da rekürren (tekrarlayan) enfeksiyonlar şeklinde görülebilir.

Kişi enfeksiyona yakalanıp akut dönemi atlattıktan sonra tüm herpes grubunda olduğu gibi virüs vücutta herhangi bir bölgede yerleşir ve yıllarca sessiz kalır. Buna karşılık hastalığın tekrarlaması son derece nadirdir ve genellikle ilaç kullanımı ya da sistemik hastalık nedeni ile (AIDS gibi) bağışıklık sisteminin ileri derecede baskılandığı durumlarda yeniden aktive olur. İnsanların büyük kısmında sorun yaratmadığı için CMV enfeksiyonları önemli hastalıklar grubuna dahil edilmez.

Öte yandan hastalığın ciddi etkiler ortaya koyabileceği bazı risk grupları vardır. Bunlar:

Annesinde aktif enfeksiyon olan doğmamış bebekler
Çocukların yoğun olarak bulunduğu kreş, okul gibi yerlerde çalışan kadınlar
Organ nakil hastaları ya da AIDS hastaları gibi bağışıklık sisteminin ileri derecede baskılandığı kişiler
Bulaşma yolları
CMV enfeksiyonları çocuklar da dahil olmak üzere her yaştan kişiyi etkileyebilir. Genelde çocuklardan yetişkinlere bulaşan bu virüs idrar, tükrük, gözyaşı, semen ve süt gibi vücut sıvılarında da bulunduğundan direkt temas yolu ile yayılır. Semende ve vajinal sıvılarda da bulunduğundan cinsel ilişki ile de bulaşması olasıdır. Çok nadiren kan nakli sırasında da bulaşma gerçekleşebilir. Önemli bulaşma yollarından biri de hamile bir kadından karnındaki bebeğe bulaşmasıdır.

Enfeksiyon geçirildikten sonra bağışıklık cevabı oluşur ancak bu cevap tam bir cevap değildir ve suçiçeği, kabakulak gibi diğer pek virüs enfeksiyonundan farklı olarak birkez enfeksiyonu geçirmek yeniden geçirilmeyeceği garantisini vermez. Ancak burada farklı olarak aynı virüsle yeniden karşılaşıldığında yeni bir enfeksiyon olmaz. Kişide var olan ve sessiz (latent) bekleyen enfeksiyon aktif hale gelebilir.

Bulaşmada temel yol vücut sıvıları ile direkt temastır. Bu temas ile alınan virus ağız ya da burun mukozasına girer ise hastalık bulaşır. Bu nedenle enfekte olduğundan şüphe edilen kişilerin vücut sıvıları ile temas ettikten sonra elleri yıkamak bulaşmayı büyük ölçüde önler. Örneğin bir çocuğun alt bezini değiştirdikten sonra elleri iyice yıkamak çok etkili bir korunma yöntemidir.

Belirtileri
CMV enfeksiyonları genelde herhangi özgün bir belirti vermeden geçirilir. Çoğu zaman kişi herhangi bir enfeksiyon geçirdiğini anlamaz. En sık karşılaşılan yakınmalar üst solunum yolu enfeksiyonlarına benzer. Boğaz ağrısı, hafif ateş, yaygın kas ve eklem ağrısı ile halsizliktir. AIDS gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde ise görme bozukluğu gibi ciddi etkiler ortaya çıkabilir.

Tanı
CMV tanısı kanda yapılan serolojik testler ile konur. Kanda CMV'ye karşı oluşmuş antikorların varlığı aranır. Akut aktif enfeksiyonu düşündüren antikorların varlığında ise seri incelemeler yapılarak artış olup olmadığı incelenir. Kanda immmunglobulin G (IgG) varlığı ise daha önceden virüs ile karşılaşıldığı ve bağışıklık oluştuğu anlamına gelir. Ancak bu değerlerdeki 4 katlık artış da enfeksiyon tanısı koydurur.

Gebelikte primer CMV enfeksiyonu
Anne adayında primer CMV enfeksiyonunun görülme olasılığı %0.4-0.7 arasındadır. Anneden bebeğe geçiş ise değişik çalışmalarda %24-75 arasında olup ortalama %40 olarak kabul edilmektedir. Hamilelik sırasında enfekte olan fetuslarda konjenital CMV enfeksiyonu varlığından söz edilir.

Enfekte olan %40 bebeğin sadece %10'unda konjenital CMV enfeksiyonuna bağlı belirtiler ortaya çıkar. Bir başka deyişle hamilelikleri sırasında primer CMV enfeksiyonu geçiren her 100 anne adayından sadece 4'ünün bebeğinde problem görülürken 36'sında doğum anında sorun yaşanmaz. .

Etkilenmiş yenidoğanda genel bir enfeksiyon vardır. En sık etkilenen organlar beyin, gözler, karaciğer, dalak, kan ve deridir. Beyinde kalsifikasyonlar, kafanın normalden küçük olması (mikrosefali), karaciğer ve dalakta büyüme sık karşılaşılan bulgulardır. Bu bebekler destekleyici tedavilerle yaşamlarını sürdürürler ancak %80-90'ında yaşamlarının ilk yılları içinde uzun dönem etkiler ortaya çıkar.

Uzun dönem etkileri arasında ise işitme kaybı, zeka geriliği, gelişme geriliği ve görme bozuklukları sayılabilir.

Doğum sırasında bulguların görülmediği %90 bebeğin (yukarıdaki örnekteki 36 bebek) ise %10-15'inde uzun dönem etkiler ortaya çıkabilir.

Gebelikte tekrarlayan enfeksiyon
Gebelikte tekrarlayan CMV enfeksiyonu görülme olasılığı primer enfeksiyon görülme olasılığından çok daha fazladır ve %1-14 arasında karşılaşılır. Buna karşılık rekürren enfeksiyonların bebekte konjenital enfeksiyona yol açma riski çok daha düşük olup %0.2-2 arasında değişmektedir. Buna paralel olarak konjenital CMV enfeksiyonu olan bebeklerin de sedece %1'inde bulgular ortaya çıkar. Ancak primer enfeksiyonda da söz konusu olan %10-15'lik uzun dönem etki riski tekrarlayan enfeksiyonlarda da mevcuttur.

Anne adayından bebeğe CMV bulaşma riski konusunda gebelik yaşının herhangi bir belirleyici değeri yoktur. Ancak 20. haftadan önce olan bulaşmalarda problem ortaya çıkma riski daha yüksektir.

Hamilelikte CMV'nin tedavisi var mıdır?
Ne yazık ki pekçok viral enfeksiyonda olduğu gibi hamilelik sırasında ya da diğer zamanlarda ortaya çıkan CMV enfeksiyonlarında da etkili bir tedavi seçeneği yoktur. Bazı antiviral ajanlar denenmekle birlikte bu ajanların etkinliği halen tartışmalıdır.

Korunma yolları
Tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi CMV enfeksiyonlarından korunmanın da en etkili yolu uygun kişisel hijyendir. Bebeğin alt bezinin değiştirilmesi gibi herhangi bir vücut sıvısı ile temas edildiğinde eller mutlaka sabun ile yıkanmadan önce ağıza götürülmemelidir. Bu en etkili korunma yöntemidir.

Özetlemek gerekirse CMV enfeksiyonları çok sık karşılaşılan enfeksiyonlar olmakla birlikte hamilelikte son derece nadir görüldüklerinden ciddi bir risk yaratmazlar. Bununla birlikte virüsle ilk kez hamilelikleri sırasında karşılaşan kadınların bebeklerinde düşük de olsa potansiyel risk mevcuttur. Daha önceden enfeksiyonu geçirmiş olan kadınlarda ise enfeksiyonun yeniden aktive olması durumunda bu risk ihmal edilecek kadar azalmaktadır. .

Gebelikten önce ya da gebelik sırasında anne adayında yapılacak olan CMV'ye yönelik antikor taramasının gerekli olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak kişisel görüşüm bu testin yapılması yönündedir. Test yapılıp anne adayının daha önceden bu enfeksiyonu geçirdiği saptandığında, hamilelik sırasında yeniden enfeksiyon ortaya çıkması durumunda bunun tekrarlayan enfeksiyon olduğu anlaşılacağından bebeğin zarar görme olasılığının son derece düşük olduğu kararına ancak bu şekilde varılabilir
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:31   #32
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte tükürük artışı

Gebeliğin sık görülen belirtilerinden biri tükürük salınımında artıştır. Bu hoş olmayan bir duru olmakla birlikte zararsızdır. Ayrıca ilk birkaç aydan sonra ortadan kalkar. Sabah bulantıları olan kadınlarda ise diğerlerine oranla daha sık görülür ve bulantıların şiddetlenmesine neden olabilir. Bu sorunun kesin bir tedavisi olmamakla birlikte mentollü diş macunu ile dişleri fırçalamak, ağzı çalkalamak ya da sakız çiğnemek yararlı olabilir.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:33   #33
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte ultrasonografi ultrason

Ultrason ya da ultrasonografi modern tıbbın vazgeçemediği görüntüleme yöntemlerinden birisidir. Ultrasonun insan vücudunun içinde olup bitenleri anlamaya yarayan diğer görüntüleme yöntemlerden en önemli farkı bu amaca ulaşmak için X- ışınlarını kullanmaması yani radyasyon içermemesi, bunun yerine insan kulağının duyamayacağı frekansta ses dalgalarından yararlanmasıdır. Bir başka olumlu özelliği de elde edilen görüntünün gerçek zamanlı olması yani işlem yapıldığı sırada görüntünün monitör ekranında izlenebilmesidir.

40 yıldan fazla zamandır tıp alanında kullanılan ultrason günümüzde kadın doğum pratiğinde rutin uygulamaya girmiş, jinekolojik muayene ve gebelik takiplerinin olmazsa olmaz bileşeni haline gelmiştir.

Ultrasonun çalışma prensibi
Ultrason cihazı ses dalgalarının değişik yoğunlukta dokular içinde farklı hızlarda ilerlemesi ve yansıması prensibine dayanan bir mekanizma ile çalışır. Bu mekanizma aslında doğaya yabancı bir mekanizma değildir. Yarasaların uçarken, balinaların ise denizlerde yüzerken kullandıkları sistem de benzer bir prensibe dayanmaktadır. Öte yandan denizaltıların seyir sırasında ya da balıkçıların balık sürülerini ararken kullandıkları sonar cihazları da aynı mekanizma ile çalışırlar.

Ultrason cihazının bölümleri
Ultrason cihazları tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi farklı parçalardan oluşur.

Prob: Ultrason cihazının inceleme sırasında vücüt ile temas eden en önemli kısmıdır. Prob ses dalgalarını üretir ve yansımalarını algılar. Basit bir benzetme yapacak olursak ultrason cihazının ağzı ve kulağı gibi görev yapar.

Ultrason probları ses dalgalarını 1880 yılında Pierre ve Jacques Curie tarafından keşfedilen ve piezoelektrik etkisi adı verilen bir sistemle üretirler ve algılarlar. Probların içinde çok sayıda piezoelektrik kristali adı verilen quartz kristal bulunur. Elektrik akımı uygulandığında kristaller hızla şekil değiştirirler. Bu şekil değişikliği titreşime ve sonuçta ses dalgası oluşmasına yol açar. Tam tersi olarak kristallere herhangi bir ses dalgası ya da basınç ulaştığında bu kez elektrik akımı üretirler. Bu sayede aynı kristaller hem ses üretmek hem de sesi algılamak amacıyla kullanılırlar. Probun içinde ayrıca kendi ürettiği sesin oluşturduğu yansımaları ayıran bir bölüm ve üretilen ses dalgalarını odaklamaya yarayan bir de akustik lens bulunur.

Tipik olarak bir ultrason probunda yaklaşık 300 kristal bulunur. Bu kristaller birbirlerinden bağımsız olarak ses dalgası üretir ve kendilerine ulaşan yansımaları elektrik akımına çevirirler. Sonuçta saniyede yaklaşık 30 görüntü elde edilir ve bu 30 görüntü monitörde hareketli film gibi izlenir. Bu olaya gerçek zamanlı ultrason adı verilir. Diğer görüntüleme yöntemlerinde ise sadace tek bir kare görüntü elde edilmektedir.

Ultrason probları çok değişik boyutta ve şekilde olabilir. Probun türü elde edilecek görüntü alanını, üretilen ses dalgalarının frekansını, doku içerisinde ilerleyeceği mesafeyi ve elde edilen görüntünün çözünürlüğünü belirler. Kadın doğumda en çok frekansı 1-10 MHz aralığında ses dalgası üretebilen vajinal ve konveks abdominal problar kullanılır. Probun açısı inceleme amacıyla taranan alanın da genişliğini belirler.

Üretilen ses dalgalarının doku içinde ilerleme hızı saniyede yaklaşık 1540 metredir ancak aynı dalgaların gücü dokunun direncine göre değişir. Probu terk eden ses dalgası vücut içinde yansıyacağı, kırılacağı ya da emilip ısıya dönüşeceği bir yere ulaşana kadar ilerler. Kırılan ses dalgası yönünü değiştirerek ilerlemeye devam eder ve sonuçta ya bir dokuya ulaşıp yansır ya da emilir.Yansıyan ses dalgası proba geri döndüğünde kristallerde oluşan elektrik akımı merkez üniteye iletilir ve görüntü olarak işlenir.

Ses dalgasının frekansı ne kadar yüksek ise elde edilen görüntünün çözünürlüğü yani kalitesi de o derece yüksektir. Buna karşılık yüksek frekanslı ses dalgaları dokular içinde çok fazla ilerleyemez. Vajinal prob ile abdominal prob arasındaki farkın temeli bu özellikte yatar. Abdominal prob ile inceleme yaparken ses dalgaları üreme organlarına ulaşana kadar uzun bir mesafe katetmek durumundadırlar ancak vajinal incelemede prob incelenmesi amaçlanan dokulara çok yakın olduğundan ses dalgasının uzun bir mesafe katetmesine gerek yoktur. Bu nedenle vajinal incelemelerde daha yüksek frekanslı problar kullanılabilir ve abdominal proba göre çok daha kaliteli görüntü elde edilebilir.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:34   #34
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Abdominal konveks prob Vajinal prob

Merkezi işleme ünitesi (Central processing unit, CPU): Prob bir ses dalgası üretip doku içine gönderdikten sonra buradan geri yansıyan ve elektrik akımına dönüştürülen sinyaller merkezi bir işleme ünitesi tarafından değerlendirilir. Dokuların yoğunluğu ve uzaklığına göre bu işlem ünitesi sinyalleri yükseltir filtre eder ve sonuçta görüntüye dönüştürür. Filtre işlemi sinyali görüntüyü bozabilecek dış seslerden arındırmak için gereklidir.Bu olaylar tıpkı şu anda kullandığınız bilgisayar işlemsinde olduğu gibi gerçekleşir. CPU aynı zamanda ultrason cihazının ve probun gereksinim duyduğu elektrik enerjisini de sağlayan kaynaktır.

CPU'nun bir diğer işlevi de elde edilen görünütünün kalitesini sağlamak ve bu görüntüyü çıktı ünitelerine iletmektir. Genelde CPU ünitelerinde cihazın kontrolünü sağlayan bir panel ve mouse ya da trackball da bulunur. Bunların görevi hem görüntü üzerinde işaretleme hem de ölçüm yapabilmektir.

Elde edilen görüntünün kalitesi probun frekansına ve kalitesine bağlı olduğu kadar aynı zamanda CPU kapasitesi ile kullanılan yazılıma da bağlıdır. Yazılım aynı zamanda verilerin işlenmesi ve ölçüm sonucunda özellikle gebelik ultrasonografisinde bebeğin büyüme ve gelişiminin değerlendirilmesi ile ağırlığının tahmin edilmesinde de kullanılır.

Çıktı üniteleri: Ultrtasonik dalgaların CPU'da işlennmesi ve görüntüye dönüştürülmesi ile elde edilen veriler çıktı ünitelerine aktarılır. Bu ünitelerin en çok kullanılanı monitördür. Bu monitör bilgisayar monitörü ile benzerdir. Pek çok ultrasonda renkli monitör de olsa ekrana yansıyan görüntü siyahtan beyaza dek uzanan gri tonlardan oluşmuştur. Ekrandaki koyu renk alanlar ses dalgasını kıran ya da emen oluşumları temsil ederken daha açık renkli alanlar sesi yansıtan ya da proba çok yakın olan dokuları gösterir. Örneğin sıvı ses dalgasını absorbe ettiği için içi idrarla dolu bir mesane ya da basit bir yumurtalık kisti ultrasonda siyah olarak görülür. Doppler etkisi ile çalışan ultrasonlar ise hareketleri de gösterebilir ve bu hareketler ekranda renkli olarak görülebilir. Bu etki en çok kan akımlarını izlemek için kullanılır. Probdan uzaklaşan cisimler ekranda mavi, yaklaşanlar ise kırmızı renkte görünür.

CPU'dan çıkan ve monitörde yansıtılan görüntü disket ya da CD gibi depolama aygıtlarında saklanabilir, bağlı olan bir video ile kasede kaydedilebilir ya da termal bir yazıcı ile kağıda aktarılabilir.

Özet
Bir ultrason incelemesini özetleyecek olursak:

Ultrason cihazı prob yardımı ile yüksek frekanslı ses dalgalarını vücudunuza gönderir.
Ses dalgaları vücudunuz içinde ilerlerken farklı yoğunluktaki dokulara çarparak ya emilir ve ısıya dönüşür, ya geri yansır ya da kırılıp yön değiştirirdikten sonra yansıyacağı başka bir dokuya kadar ilerlemeye devam eder.
Geri yansıyan dalgalar prob tarafından yakalanarak elektrik uyarısına dönüştürülür ve CPU'ya aktarılır.
CPU sesin doku içindeki ilerleme hızına göre dalgayı yansıtan oluşumun probdan olan uzaklığını hesaplar ve bu işlem saniyenin milyonda biri gibi kısa bir sürede gerçekleşir.
CPU yansıyan ekoların uzaklığını ve yoğunluğunu işleyerek bunu ekranda görülebilen iki boyutlu bir görüntü haline dönüştürerek monitöre yansıtır.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:34   #35
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte vajinal akıntı

Sulu, süt kıvamında, hafif kokulu bir akıntı (lökore denir) gebelikte normaldir. Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi dönemde de olur. Akıntı gebelik ilerledikçe artar ve daha koyu hale gelir. Bu yüzden, bazı kadınlar gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar. Tampon kullanmayınız, çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir.

Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakırsanız (muhtemelen aynı zamanda eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral aaaa yapıyorsa, akıntının tadı ve kokusu onu rahatsız edebilir) akıntıyı dert etmemelisiniz. Önemli olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır. Pamuklu iç çamaşırları giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmalısınız. Banyo veya duştan sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun veya parfüm gibi tahriş edici maddeleri kullanmayın.

Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, kötü kokuyorsa veya akıntı yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyorsa iltihaplanma var demektir. Hekiminize başvurarak iltihabı , vajinanıza koyacağınız fitil, jel veya kremlerle ortadan kaldırabilirsiniz. Ancak ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir.

Basit vajina akıntıları üzülmenize değmez ve bebeğinize zarar vermez.

Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla tedavi edecek ve doğum sırasında bebeğinize geçmesini engelleyecektir. Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabına bağlıdır. Bebeğinizde pamukçuk oluşsa bile tehlikeli değildir ve kolayca tedavi edilir.

Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat ederek iyileşmenizi hızlandırabilir ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz. Özellikle banyodan sonra banyodan sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız. Son araştırmalar laktobasiullus asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasını sağlayan bakteri) hızlı bir şekilde vajina iltihabını azalttığını göstermiştir.

Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız varsa, eşinizde ve sizde testlerle mikrop kalmadığı saptanıncaya kadar cinsel ilişkide bulunmayın. İltihap geçtikten 6 ay sonrasına kadar prezervatif (kondom) kullanınız. Yeniden iltihaplanmayı önlemek için, sevişme sırasında mikropların parmak, penis veya dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:38   #36
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Abdominal konveks prob Vajinal prob

Merkezi işleme ünitesi (Central processing unit, CPU): Prob bir ses dalgası üretip doku içine gönderdikten sonra buradan geri yansıyan ve elektrik akımına dönüştürülen sinyaller merkezi bir işleme ünitesi tarafından değerlendirilir. Dokuların yoğunluğu ve uzaklığına göre bu işlem ünitesi sinyalleri yükseltir filtre eder ve sonuçta görüntüye dönüştürür. Filtre işlemi sinyali görüntüyü bozabilecek dış seslerden arındırmak için gereklidir.Bu olaylar tıpkı şu anda kullandığınız bilgisayar işlemsinde olduğu gibi gerçekleşir. CPU aynı zamanda ultrason cihazının ve probun gereksinim duyduğu elektrik enerjisini de sağlayan kaynaktır.

CPU'nun bir diğer işlevi de elde edilen görünütünün kalitesini sağlamak ve bu görüntüyü çıktı ünitelerine iletmektir. Genelde CPU ünitelerinde cihazın kontrolünü sağlayan bir panel ve mouse ya da trackball da bulunur. Bunların görevi hem görüntü üzerinde işaretleme hem de ölçüm yapabilmektir.

Elde edilen görüntünün kalitesi probun frekansına ve kalitesine bağlı olduğu kadar aynı zamanda CPU kapasitesi ile kullanılan yazılıma da bağlıdır. Yazılım aynı zamanda verilerin işlenmesi ve ölçüm sonucunda özellikle gebelik ultrasonografisinde bebeğin büyüme ve gelişiminin değerlendirilmesi ile ağırlığının tahmin edilmesinde de kullanılır.

Çıktı üniteleri: Ultrtasonik dalgaların CPU'da işlennmesi ve görüntüye dönüştürülmesi ile elde edilen veriler çıktı ünitelerine aktarılır. Bu ünitelerin en çok kullanılanı monitördür. Bu monitör bilgisayar monitörü ile benzerdir. Pek çok ultrasonda renkli monitör de olsa ekrana yansıyan görüntü siyahtan beyaza dek uzanan gri tonlardan oluşmuştur. Ekrandaki koyu renk alanlar ses dalgasını kıran ya da emen oluşumları temsil ederken daha açık renkli alanlar sesi yansıtan ya da proba çok yakın olan dokuları gösterir. Örneğin sıvı ses dalgasını absorbe ettiği için içi idrarla dolu bir mesane ya da basit bir yumurtalık kisti ultrasonda siyah olarak görülür. Doppler etkisi ile çalışan ultrasonlar ise hareketleri de gösterebilir ve bu hareketler ekranda renkli olarak görülebilir. Bu etki en çok kan akımlarını izlemek için kullanılır. Probdan uzaklaşan cisimler ekranda mavi, yaklaşanlar ise kırmızı renkte görünür.

CPU'dan çıkan ve monitörde yansıtılan görüntü disket ya da CD gibi depolama aygıtlarında saklanabilir, bağlı olan bir video ile kasede kaydedilebilir ya da termal bir yazıcı ile kağıda aktarılabilir.

Özet
Bir ultrason incelemesini özetleyecek olursak:

Ultrason cihazı prob yardımı ile yüksek frekanslı ses dalgalarını vücudunuza gönderir.
Ses dalgaları vücudunuz içinde ilerlerken farklı yoğunluktaki dokulara çarparak ya emilir ve ısıya dönüşür, ya geri yansır ya da kırılıp yön değiştirirdikten sonra yansıyacağı başka bir dokuya kadar ilerlemeye devam eder.
Geri yansıyan dalgalar prob tarafından yakalanarak elektrik uyarısına dönüştürülür ve CPU'ya aktarılır.
CPU sesin doku içindeki ilerleme hızına göre dalgayı yansıtan oluşumun probdan olan uzaklığını hesaplar ve bu işlem saniyenin milyonda biri gibi kısa bir sürede gerçekleşir.
CPU yansıyan ekoların uzaklığını ve yoğunluğunu işleyerek bunu ekranda görülebilen iki boyutlu bir görüntü haline dönüştürerek monitöre yansıtır.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:39   #37
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte vajinal akıntı

Sulu, süt kıvamında, hafif kokulu bir akıntı (lökore denir) gebelikte normaldir. Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi dönemde de olur. Akıntı gebelik ilerledikçe artar ve daha koyu hale gelir. Bu yüzden, bazı kadınlar gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar. Tampon kullanmayınız, çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir.

Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakırsanız (muhtemelen aynı zamanda eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral aaaa yapıyorsa, akıntının tadı ve kokusu onu rahatsız edebilir) akıntıyı dert etmemelisiniz. Önemli olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır. Pamuklu iç çamaşırları giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmalısınız. Banyo veya duştan sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun veya parfüm gibi tahriş edici maddeleri kullanmayın.

Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, kötü kokuyorsa veya akıntı yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyorsa iltihaplanma var demektir. Hekiminize başvurarak iltihabı , vajinanıza koyacağınız fitil, jel veya kremlerle ortadan kaldırabilirsiniz. Ancak ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir.

Basit vajina akıntıları üzülmenize değmez ve bebeğinize zarar vermez.

Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla tedavi edecek ve doğum sırasında bebeğinize geçmesini engelleyecektir. Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabına bağlıdır. Bebeğinizde pamukçuk oluşsa bile tehlikeli değildir ve kolayca tedavi edilir.

Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat ederek iyileşmenizi hızlandırabilir ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz. Özellikle banyodan sonra banyodan sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız. Son araştırmalar laktobasiullus asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasını sağlayan bakteri) hızlı bir şekilde vajina iltihabını azalttığını göstermiştir.

Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız varsa, eşinizde ve sizde testlerle mikrop kalmadığı saptanıncaya kadar cinsel ilişkide bulunmayın. İltihap geçtikten 6 ay sonrasına kadar prezervatif (kondom) kullanınız. Yeniden iltihaplanmayı önlemek için, sevişme sırasında mikropların parmak, penis veya dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:39   #38
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte varis

Varis nedir, belirtileri nelerdir?

Varis, venlerin (toplardamarların) genişleyerek ve kıvrılarak cilt yüzeyinde belirgin hale gelmesidir. Gebelikte varisler sıklıkla bacaklarda meydana gelirler. Ancak çok ileri durumlarda vulvada da (genital bölgenin dıştan görünen kısmı) ortaya çıkabilirler. Anüs ve rektumda (kalınbarsağın son kısmı) ortaya çıkan varisler ise hemoroid (basur) adını alırlar ve ayrı bir başlık halinde inceleneceklerdir.

Varisler sıklıkla kalıtsaldır ve ilk gebelikte varis gelişimi daha az görülmesine karşın gebelik sayısı arttıkça varis ortaya çıkma olasılığı ve varislerin şiddeti artar.

Neden varis oluşur?

Venler (toplardamarlar), vücuttan kanı kalbe geri götüren yapılardır. Arterler (atardamarlar) kanı kalbin kasılmasıyla pompalarlarken venler kanı başka yöntemlerle kalbe geri götürmek durumundadırlar. Genellikle arter ve venler vücutta birbiriyle "sırtsırta vermiş" şekilde bulunurlar ve kalp kanı atardamarlarda ileriye doğru pompaladıkça, ortaya çıkan dalgalanma toplardamar içindeki kanı kalbe doğru götürür. Bunu sağlayan mekanizma toplardamarların yapısında bulunan kapakçıklardır. Bu kapakçıklar kanın yanlızca bir yönde, kalbe doğru akmasına izin verirler ve böylece kanın geriye kaçışını önlerler. Başta bacaklar olmak üzere vücudun kaslı bölgelerinde bulunan toplardamarlar kasların kasılmasıyla oluşan itici güç ve kapakçıkların geri kaçışı engellemesi sayesinde kanı kalbe doğru götütürler. İşte varislerde temel patoloji (bozukluk) bu kapakçıkların işlevlerini yitirmiş olmasıdır. Böylece kan geriye daha kolay kaçmakta, bu kaçış belli bir bölgede kanın göllenmesine yolaçmakta ve göllenen kan damarın yapısını ve şeklini bozarak damarın ciltten görülür hale gelmesine neden olmaktadır. Varisler cilt yüzeyinde mavi, ileri derecede kıvrımlı, dokununca içlerinde kan olduğu kolaylıkla hissedilen ve ileri durumlarda ağrılı olan damar yapılarıdır.

Ailesinde varis öyküsü olan anne adaylarında varisler daha sıklıkla ve çoğunlukla ilk gebelik esnasında da ortaya çıkarlar. Her gebelikte ortaya çıkan varisler önceki gebeliğe göre daha şiddetlidir. Varisler gebelikte sıklıkla önce baldırlarda ve diz arkasında ortaya çıkar. Diğer ortaya çıkma yerleri bacaklar ve vulvadır. Vulva varisleri bacak varislerine göre daha ender görülür.

Varisler büyüdükçe yaptığı şikayetler artar. Ağrı, bacakta dolgunluk hissi ve estetik bozukluklar en sık yaptıkları şikayetlerdir.

Anne adaylarının yaklaşık %15'inde gebelik döneminde varis ortaya çıkar. Bunların önemli bir kısmı gebelik bittikten sonra kendiliğinden kaybolur.

Gebelik neden varis ortaya çıkmasını kolaylaştırır?

Gebelikte, büyüyen bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için kan hacmi belirgin bir şekilde artar. Dolaşımda daha fazla kan bulunduğundan özellikle bacaklarda kanın göllenmesi kolaylaşır. Toplardamarların kapakçık mekanizması kanı kalbe doğru pompalamada yeterince başarılı olamaz. Bu da cilt yüzeyindeki venlerin belirginleşmesine ve belli bir süre sonra varisleşmesine neden olabilir. Ek olarak büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır. Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve bacaklar ve vulvada varisler, anüste ise hemoroidler ortaya çıkabilir. Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır.

Ne yapılabilir?

Varisleriniz şiddetliyse sabahları kalktığınızda belinize kadar gelen ve bacaklarınızı hafifçe sıkarak destekleyen bir çorap kullanabilirsiniz. Bu çorapların özellikle varis için üretilmiş olanları da vardır ve bunlar bacaklarda kanın göllenmesini nispeten önler.

Uzun süre oturmak ve özellikle de bacakları çaprazlaştırarak oturmak kan akımını yavaşlatır ve varis oluşumunu kolaylaştırır. Yine otururken sandalyenizin baldırınıza temas etmesi ("burayı kesmesi" anlamında) dolaşımı yavaşlatarak varis oluşumunu kolaylaştırabilir. Otururken bacaklarınızı yüksekte tutmanız ve uyurken de bacaklarınızın altına yastık koyarak yükseltmeniz varis oluşumunu bir derece engeller.

Uzun süre ayakta kalmaktan kaçınmalısınız. Kendinize her fırsatta oturma şansı yaratmalı ve mümkünse elde ettiğiniz her oturma fırsatında yarım saat boyunca ayaklarınızı yükselterek oturmalısınız.

Yürüyüş bacak kaslarınızı çalıştırır. Bacak kaslarınız çalıştığında bacaklarınızdaki toplardamarların kalbe doğru hareketi kolaylaşır. Düzenli yürüme alışkanlığı edinirseniz varis oluşma riskinizi ve oluşan varislerin şiddetini önemli derecede azaltabilirsiniz.

Özellikle büyük varisler şiddetli darbelerle yırtılabilir. Çok ender görülen ve kan kaybına yolaçabilen bu durumu önlemek için varis olan bölgelere darbe gelmesinden (çarpmalar) kaçınılmalıdır.

Elastik bandaj şeklinde olan varis çoraplarının piyasada çok çeşitli şekilleri mevcuttur. Bunlar hem bacağı sıkma açısından daha farklı olabilir, hem de yükseklikleri yanlızca dizkapağına kadar veya belinize gelecek yükseklikte olabilir. Bu çorapları seçerken doktorunuza danışmalısınız.

Tedavide son zamanlarda bitkisel kaynaklı olan ve gebeliğin ilk üç ayından sonra kullanımında bir sakınca olmadığı düşünülen tablet şeklinde bazı ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor önerisine göre uygun dozlarda kullanılabilir.

Gebelikten sonra varisler genellikle birkaç haftada kaybolur. Ancak özellikle çok doğum yapmışlarda ve / veya ailevi eğilimi olanlarda varisler doğumdan sonra da kaybolmayabilir. Bu durumda lazer, ameliyatla damarların çıkarılması, enjeksiyonla damarların devre dışı bırakılması yöntemlerinden biri uygulanabilir.

Gebelikte varis ameliyatı genellikle yapılmaz. Ancak belirtilerin çok şiddetli olduğu (ağrı, varis yırtılması gibi) durumlar da uygun bir cerrahi yöntemle tedavi yapılabilir.

Vulva varisleri normal doğumu engeller mi?

Vulvadaki varisler normal doğum için genellikle bir engel teşkil etmezler. Böyle durumlarda epizyotomi ("dikişli doğum") kanama miktarını artırabileceğinden mümkün olan durumlarda epizyotomi uygulamasından kaçınılır, ancak epizyotomi yapılmaması geniş bir yırtığa yolaçma riski varsa, epizyotomi de damarların nispeten daha az yoğun olduğu bir bölgeye açılır.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:40   #39
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonları ve sistit

İdrar yolu enfeksiyonları kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin çok sık karşı karşıya kaldığı hastalıklardan birisidir. Jinekoloğa başvuran hastaların yaklaşık %10'unun idrar yolu enfeksiyonu sorunu olduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan tüm kadınların %15-20'si hayatlarının bir döneminde idrar yolu enfeksiyonuna yakalanırlar.

Hamile kadınların ise yaklaşık %8'inde idrar yolu enfeksiyonları görülür. Görülen bu enfeksiyon herhangi bir belirti vermeyen ve asemptomatik bakteriüri, mesane enfeksiyonu (sistit) ya da böbrek enfeksiyonu şeklinde olabilir.

İdrar vücuttaki atık maddeleri dış dünyaya taşıyan bir madde olmasına karşın kendisi sterildir yani herhangi bir mikrop içermez. Bunun nedeni böbreklerde üretilen idrarın mesaneye ve oradan da dış dünyaya atılması sırasında sağlanan mekanik temizliktir. İdrar yollarının enfekte olabilmesi için mikropların bir şekilde idrar yolları içine girip burada birikmesi ve çoğalması gerekir. Böyle bir durum için en uygun yol mikropların vajina yolu ile üretraya girip (mesane ile dış dünya arasındaki boru şeklindeki ve idrarın yapıldığı bölüm) buradan yukarıya mesaneye çıkması, mesanede çoğaldıktan sonra böbrekler ile mesane arasında bulunan üreter adı verilen borular yolu ile de böbreklere ulaşmasıdır. Bu aşağıdan yukarıya doğru gelişen enfeksiyonlara assendan enfeksiyon adı verilir. Eğer mesanede idrar varsa bu mikroplar için uygun üreme ortamı yaratır.

Mikropların idrar yollarına bir başka ulaşma yolu da kan yoluyla olur. Vücudun bir başka bölgesindeki enfeksiyon etkenleri kan ile böbreklere ulaşabilir ve burada ikinci bir enfeksiyona yol açabilir. Ancak bu son derece nadir bir durumdur.

Kadınlar anatomik yapıları nedeni ile idrar yolu enfeksiyonlarına çok daha yatkındırlar. Mesane ile dış dünya arasındaki üretra adı verilen yapı kadınlarda daha kısa olduğundan mikroplar buradan kolayca ve kısa zamanda mesaneye ulaşabilirler. Ancak çok su içen ve çok sık idrara çıkan kadınlarda idrar yaparken üretra içinde bulunan mikroplar da dışarıya atıldığından mekanik temizlik gerçekleşmiş olur ve böylece enfeksiyon gelişme şansı azalır.

Hamilelikte neden idrar yolları enfeksiyonları daha sık görülür?
Hamile kadınlar hamile olmayanlara göre idrar yolları enfeksiyonlarına yakalanma açısından daha büyük risk altındadırlar. Hamilelerde idrar yolu enfeksiyonları genelde 6 haftalarda görülmeye başlarken en sık 22-24. haftalarda ortaya çıkar.

Hamilelik sırasında kadınların %90'ında böbreklerde üretilen idrarı mesaneye taşıyan üreterlerde genişleme olur ve bu genişleme doğuma kadar devam eder. Salgılanan hormonlara bağlı olarak tüm düz kaslarda olduğu gibi idrar yollarındaki düz kaslarda da gevşeme olur ve bunun sonucunda idrarın akım hızında azalma meydana gelir. Buna üriner staz adı verilir. Yine benzer hormonal nedenler ile mesaneden üreterlere idrar geri akımı (reflü) olur.

Öte yandan hamile kadınların büyük bir kısmında idrarda glukoz yani şeker bulunur. Bu tamamen normal bir durum olmakla birlikte bakteriler için uygun bir üreme zemini hazırlar. Ayrıca gebelik sırasında idrarın konsantrasyonu yani yoğunluğu artar. İdrardaki östrojen ve progesteron hormonu da eklendiğinde idrar yollarının bakteriler ile mücadele etme gücü azalır.

Bakteriyoloji
Hamilelerde idrar yolu enfeksiyonuna neden olan mikroorganizmalar hamile olmayanlar ile benzerlik gösterir. Olguların %80-90'nında sorumlu mikrop Escherichia coli'dir. Halk arasında koli basili olarak da bilinen bu bakteri dışkıda bulunur. Bunlar dışında Proteus mirabilis, Klebsiella pneumoniae'da sık görülen bakterilerdir. Grup B streptokok and Staphylococcus saprophyticus ise nadir görülen bakterilerdir.Çok nadiren Gardnerella vaginalis ve Ureaplasma ureolyticum'da idrar yolu enfeksiyonundan sorumlu olan mikroorganizmalardır.

Yakınma ve bulgular
İdrar yolu enfeksiyonları üç değişik şekilde görülebilir. Bunlar asemptomatik bakteriüri, sistit (mesane enfeksiyonu)ve pyelonefrittir (böbrek enfeksiyonu).

Asemptomatik bakteriüri
Hastada herhengi bir yakınma olmamasına karşılık idrar kültüründe mililitrede 100.000'den fazla bakteri kolonisi saptanması durumunda asemptomatik bakteriüri tanısı konur. Hamile kadınların yaklaşık %10'unda saptanır. Tedavi edilmediğinde pyelonefrit görülme riskinde artış olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle bazı yazarlar her hamile kadında ilk kontrolde idrar kültürü yapılmasını önermektedir.

Asemptomatik bakteriürinin sistit ya da pyelonefrite yol açma olasılığı %30-50 arasında değişmektedir. Öte yandan bu durumun düşük doğum ağırlıklı bebeklere ya da rahim içi gelişme geriliğine neden olabileceği de ileri sürülmektedir.

Amerikan Jinekoloji ve Obstetrisyenler Birliği ilk gebelik kontrolündeya da 12-16.haftalarda idrar kültürü yapılmasını ve bunun son trimesterda tekrarlanmasını önermektedir.

Hamile kadınlarda asemptomatik bakteriüri saptandığında mutlaka tedavi edilmelidir. Bu amaçla en sık karşılaşılan mikroplara karşı antibiyotikler kullanılabileceği gibi ideal olan antibiyogram yapılarak, üreyen bakterinin hangi antibiyotiklere karşı duyarlı, hangilerine karşı dirençli olduğu saptamak ve buna göre antibiyotik kullandırmaktır. Kullanılacak olan antibiyotik gebelik sırasında kullanılmasında sakınca olmayan bir gruptan seçilmelidir.

Geçmişten gelen yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanma alışkanlığı nedeni ile pekçok mikrop geleneksel ve ucuz antibiyotiklere karşı direnç geliştirdiğinden bunlar günümüzde etkinliğini yitirmiş, ve basit mikroorganizmaları yok edebilmek için çok daha karmaşık ve pahalı antibiyotikler geliştirilmek zorunda kalınmıştır. Bu nedenle hangi hastalık için olursa olsun doktor önerisi olmadan antibiyotik kullanılması ileride olumsuz sonuçlar yaratacaktır.

Asemptomatik bakteriüri tedavisinde değişik protokoller olmakla birlikte genelde 7-10 günlük tedavi ile enfeksiyon ortadan kaldırılabilmektedir.

Tedavi sonrasında yeniden kültür yapılarak tedavinin etkili olup olmadığı araştırılmalırdır.

Akut sistit
Akut sistit, yani mesane enfeksiyonu, asemptomatik bakteriüriden idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrar tutamama gibi yakınmaları varlığı ile ayrılır. Sistitte hasta kendini çok hastaymış gibi hissetmez ve ateş görülmez. Çok nadiren idrarda kan görülebilir. Hamilelerin %1-3'ünde sistit ortaya çıkmaktadır.

Genel olarak sistit varlığında kültür sonucu beklenmeden ampirikolarak antibiyotik tedavsine başlanır. Tercih edilecek antibiyotik en sık görülen mikroorganizmalara yönelik bir tane olmalıdır. Kültür ve antibiyogram sonucu çıktığında eğer başlanan antibiyotiğe direnç saptanır ise duyarlı olarak bulunan başka bir antibiyotiğe geçilir. Sistitin klasik tedavisi 7-10 gün sürmekle birlikte 3 günlük tedavi protokolleri de vardır ve hamile olmayanlarda benzer tedavi etkinliği sağlamaktadır. Ancak bu protokollerin hamile kadınlar üzerindeki etkisi henüz açık değildir. Kısa protokoller ile tedavi edilen hamile kadınlarda durumun tekrarlama olasılığı daha yüksek gibi görünmektedir.

Piyelonefrit
Böbrek enfeksiyonu olan piyelonefrit çok ciddi bir sistemik hastalıktır ve annede kan enfeksiyonu (sepsis), bebekte ise erken doğuma neden olabilir. Tanı genelde idrarda bakteri saptanması ile birlikte ateş, titreme, bulantı, kusma ve yan ağrısının olması ile konur. Ateş sıklıkla 39 derecenin üzerindedir. Alt idrar yolu enfeksiyonlarında bulunan idrar yaparken yanma ve sık idrara çıkma gibi yakınmalar görülmeyebilir.

Piyelonefrit hamilelerin %2'sinde görülen bir enfeksiyondur ve bunların %20'sinde aynı gebelik sırasında hastalık tekrarlamaktadır.

Piyelonefritin erken dönemde agresif şekilde tedavi edilmesi komplikasyonların önlenmesi açıından kritik önem taşır. Genelikle hastanede yatarak ve damardan antibiyotik uygulanarak tedavi edilir. Ancak yapılan yeni çalışmalarda ağzıdan alınan antibiyotikler ile de etkili tedavi sağlanabildiği gösterilmiştir.

Tedaviye kültür sonucubeklenmeden başlanır ve kültür sonucuna göre eğer gerek olursa kullanılan antibiyotik değiştirilir. Zaman zaman farklı mikroorganizmalara yönelik iki antibiyotik aynı anda kullanılabilir. Tedavi sırasında hastanın yeterli hidrasyonunun yani sıvı alımının sağlanması önemlidir.

Tedaviye hastanın ateşi düşünceye ve genel durumu düzelinceye kadar devam edilir. Hastaların çoğu antibiyotik ve sıvı tedavisine 24-48 saat içinde yanıt verir. Tedavinin başarısız olmasında en önemli etken kullanılan antibiyotiğe karşı direnç olmasıdır bununla birlikte tedaviye dirençli olgularda altta yatan "idrar yollarında taş" gibi başka bir neden olup olmadığı araştırılmalıdır.

Hamilelerin %4-5'inde idrar yolu enfeksiyonları tekrarlar.Böyle bir durumda idrar yollarında anatomik ya da fonksiyonel bozukluklar detaylı bir ürolojik inceleme ile araştırılmalıdır.

İdrar yolu enfeksiyonlarının hamilelik üzerindeki etkileri
İdrar yolu enfeksiyonlarının gebelik ve bebek üzerindeki etkileri değişkendir. Yapılan bir çalışmada 25.000'den fazla gebe kadın incelenmiş ve idrar yolu enfeksiyonlarının erken doğum eylemi, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon, anemi, ve amniyon iltihabına neden olduğu saptanmıştır. İdrar yolu enfksiyonları ayrıca düşük oğum ağırlığı ve prematürite riskini de arttırmaktadır.

İdrar yolu enfeksiyonlarının neden olduğu durumlar ve risk artış oranları şu şekildedir.

Durum Risk artşı
Düşük doğum ağrılığı (2500 gramdan az) 1.2-1.6 kat
Prematürite (37 haftadan önce doğum) 1.1-1.4 kat
Erken doğum ağrıları 1.4-1.8 kat
Hipertansiyon/preeklempsi 1.2-1.7 kat
Anemi 1.3-2.0 kat
Amniyon iltihabı 1.1-1.9 kat

KAYNAKLAR

Kass EH. Pregnancy, pyelonephritis and prematurity. Clin Obstet Gynecol 1970;13:239-54.
Lucas MJ, Cunningham FG. Urinary infection in pregnancy. Clin Obstet Gynecol 1993;36:855-68.
Mikhail MS, Anyaegbunam A. Lower urinary tract dysfunction in pregnancy: a review. Obstet Gynecol Surv 1995;50:675-83.
Patterson TF, Andriole VT. Bacteriuria in pregnancy. Infect Dis Clin North Am 1987;1:807-22.
Romero R, Oyarzun E, Mazor M, Sirtori M, Hobbins JC, Bracken M. aaaa-analysis of the relationship between asymptomatic bacteriuria and preterm delivery/low birth weight. Obstet Gynecol 1989;73:576-82.
Schieve LA, Handler A, Hershow R, Persky V, Davis F. Urinary tract infection during pregnancy: its association with maternal morbidity and perinatal outcome. Am J Public Health 1994;84:405-10.
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Alt 21/09/08, 12:43   #40
By_Espr!C
Guest
 
By_Espr!C - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mesajlar: n/a
Standart

Gebelikte yemeklerden iğrenme ve aşerme

Yapılan araştırmalar anne adaylarının % 66 - % 90'ının en azından bir besine aşerdiğini % 50 - %85 kadının da en az bir besinden iğrendiğini gösteriyor. gebelikte aşermenin ilk üç ayda yoğun olması, hormonal değişikliklerin en fazla ilk üç ayda olmasıyla açıklanabilmektedir.

Yemeklerden iğrenme ya da aşerme sadece hormonlarla açıklanmamaktadır. Uzun süredir kabul gören bir kuram da bunların vücudumuzdan gelen duyarlı sinyaller olduğudur. Bir şeyden hoşlanmadığımız zaman genelde vücudumuz için kötüdür, ya da aşırı istek duyduğumuz şey o an vücudumuzun gereksinimi olanıdır. Yemeklerden iğrenmeyi ya da aşermeyi yok sayamazsınız. Aşerdiğiniz şeyler kahve, alkol, dondurma gibi şeylerse, iğrendikleriniz C vitaminli meyveler ya da sebzeler değilse vücudunuzdan gelen bu işaretlere aldırmayın.

Gerçekte, besinlerle ilgili olarak vücudunuzdan gelen işaretler gereksinim duyulan temel maddelere göre doğru yorumlanmalıdır. Dondurmaya aşeriyorsanız gereksinim duyulan şey karbonhidrat ve kalsiyumdur. O zaman dondurma yerine meyve, süt yada peynir yiyebilirsiniz . Günümüzde bir çok baştan çıkarıcı (ama besleyici olmayan) yiyecek var. Bu nedenle bedeninizin yaşayacağı karışıklığı merak edilecek bir yanı yok.

Aşermeyi ya da iğrenmeyi tamamen yok sayamazsınız. Ama kendiniz ve bebeğiniz için gerekli olduğunda onlara uyabilirsiniz. Eğer bir şeylere aşeriyorsanız (bebeğiniz ve sizin için şeylere aşeriyorsanız bebeğinizin beslenmesini bozmayacak ve istediğiniz şeyin yerine geçebilecek besinler bulun. Şekerli tatlılar yerine, çikolata, kuru kayısı, meyve suyuyla tatlandırılmış çörekleri çok tuzlu çörekler yerine az tuzlu olanları yeğleyebilirsiniz. Eğer bunlar sizi tatmin etmezse alıştırma yapın , okuyun, ılık duş alın ya da sizi bu tür dürtülen uzak tutacak başka uğraşlar bulun.

İğrendiğiniz şeyler kahve, alkol, çikolatalı dondurma gibi şeylere onlardan uzak durmayı kolaylaştıracağı gibi bu iyi bir sonuçtur. İğrendiğiniz şeyler balık, lahana ya da sütse kendinizi zorlamamalısınız; ama bunların yerini alacak besleyici besinler yemelisiniz (uygun yerine koymalar için Dengeli Beslenme Diyeti bölümüne bakın)

4. ayda bu tür iğrenme ve aşermelerin çoğu kaybolur. Uzun süren aşermelerin temelinde biraz daha fazla ilgi ve duygusal destek gereksinimi yatabilir. Eğer siz ve eşiniz bunun farkındaysanız sorunu çözmeniz kolaylaşır. Geceleri rahatlamak için birkaç yudum buzlu viski yerine, sıcak bir kucaklaşmayı ya da birlikte romantik bir banyoyu tercih edebilirsiniz.

Bazı kadınlar kil, toprak, ya da çamura aşerebilirler. Bu tabloya "Pika" denir. Çoğunlukla demir eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Hemen hekiminize haber vermelisi
  Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 4049
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 23:22 .


Powered by vBulletin
Copyright © 2000-2007 Jelsoft Enterprises Limited.
Sitemap
6, 5, 3, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 113, 16, 17, 18, 19, 81, 20, 27, 22, 23, 24, 25, 26, 48, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 136, 40, 58, 45, 42, 44, 46, 47, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 70, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 71, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 96, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 98, 97, 100, 101, 102, 103, 106, 104, 105, 112, 109, 108, 107, 110, 111, 114, 115, 118, 116, 117, 119, 148, 154, 124, 165, 122, 120, 123, 121, 150, 153, 125, 128, 129, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 149, 202, 175, 164, 152, 167, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 195, 169, 166, 168, 170, 171, 172, 199, 174, 173, 196, 200, 176, 177, 180, 178, 179, 182, 189, 187, 184, 186, 191, 192, 193, 194, 197, 198, 201, 203, 229, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 236, 231, 232, 233, 234, 235, 237, 240, 239, 241, 243, 242, 244,