Amerikan Cichlidleri \ Astronotus ocellatus (Astronot)
Latince Adı: Astronotus ocellatus
Habitatı ve Anavatanı: Güney Amerika
Beslenme Biçimi: Etçil
Davranış Biçimi: Çok sert
Kendi Türlerine Davranışı: Orta derecede agresif
Üreme: Düz kaya gibi yüzeylere, yumurta dökerler.
Sıcaklık: 26°C
En Fazla Büyüdüğü Boy: 35cm
Su Sertliği: Orta
pH: 7
Genel Yorum: Astronotlar büyük boyutlara ulaşabilen, gösterişli, avcı balıklardır. Özellikle küçükken oldukça hareketlilerdir. Astronotların bir diğer özelliği ise çok akıllı olmalarıdır, alışınca zıplayıp su üstünden yemi elinizden alabilirler. Bu balıkları küçük akvaryumda beslemek balıklar için yapılabilecek en büyük yanlıştır, hızlı büyüdüklerinden küçük akvaryum onlara yetmeyecektir. Çeşitli renk varyasyonları
Yazan: Bruce Taylor
Çeviren: Serkan Aydın
Oskarlar büyük balıklardır! Hem başlangıç seviyesindeki akvaristlerin hem de profesyonellerin devamlı tercihi olmuşlardır. Bu nedenle de balıklarla ilgili yeterli tecrubesi olmayan birçok insan için oskar kelimesi büyük balıkları ifade etmek için kulanılır.
İlk olarak oskarlar (1800 lerin başlarında) bilimsel olarak Lobotes ocellatus ismiye tanınmışlardı. Bu tür günümüzde ise Astronatus ocellatus ismiyle anılmaktadır. Astronatus ismi; arka tarafında bir yıldız işareti olan, ocellatus ise göz lekesi bulunan anlamındadır.
Başlangıçta söylediğimiz gibi, oskarlar büyük balıklardır. Uzluk olarak 35 cm.’ye kadar büyüyebilmesi nadir bir durum olsa da; çoğu akvaryumda 25 cm.’ye rahatlıkla ulaşırlar. Bir oskarın bakımı çok dikkat isteyen gereken bir iş olmamakla beraber 30x18x18 (inch) boyutlarında bir akvaryumdan daha küçüğü kullanılmamalıdır. Ancak bu şekilde hareket etmek ve büyümek için (biraz olsun) yer sağlanmış olur. Eğer maksimum büyüme potansiyelinin yakalanması isteniyorsa, yüzmek için geniş açıklıkları bulunan ve mutlaka çok iyi bir şekilde filtrelenen bir akvaryuma ihtiyacımız vardır. Oskarlar pasaklı balıklardır ve en iyi performans için güçlü bir filtrasyona ihtiyaç duyarar.
Eğer oskarınızın düzenli bir şekilde gelişmesini ve özellikle yavrulamasını istiyorsanız, su şartlarına ciddi şekilde önem vermelisiniz. Bu tür, sık su değişimine ihtiyaç duyar. Kısa süreli olumsuz su şartlarını tolare edbilseler de, kısa zaman içerisinde bağışıklıkları zayıflayacak; bir çok bakteri ve hastlığa karşı açık hale geleceklerdir. Oskarlarla ilgili en ciddi problem kafalarında oluşan deliklerdir. Ben, başlarındaki bu deliklerin, tıpkı tuzlu su balıklarında da olduğu gibi zayıf su şartlarından ve C vitamini eksikliğinden kaynaklanan yanal hat aşınmaları ile aynı şey olduğuna inanıyorum. Aynı şekilde bağırsaklarındaki parazitler de C vitamini eksikliğinden kaynaklanır. Eğer C vitamini eksikliği yoksa bu durumda suçlu olarak hexamita karşımıza çıkar.
Sudaki tuz miktarını belirli bir seviyede sabit tutmak da oskar bakıcılığının en önemli kurallarından biridir. Bir oskar yumurtlarken sularına tuz eklemek, yumurtadan çıkan yavru sayısını azımsanamyacak bir oranda arttırmaktadır.
Oskar beslemek zor bir iş değildir. Ancak bazen hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Canlı balıktan kuru yemlere kadar bir çok şey yerler. Fakat bazı zamanlar kendilerine “doğru” yem verilene kadar yem yemeyerek, sahiplerini sürekli sevdikleri yem ile besleme konusunda “eğitmeye” çalışabilirler. Asla bu tuzağa düşmeyin! Elbetteki en çok sevdikleri yemi de verin. Ancak onlar için, her türde yemden oluşan iyi bir diyet belirlemelisiniz. Kuru ve tablet yemler, balıklar tarafından anında yutulmadığında, parçalanarak suyu ciddi şekilde kirletirler. İşte bu da iyi bir filtrasyona ihtiyaç duymamızın asıl sebebidir.
Oskarlarların en dikkat çekici yönü kişilikleridir. Bu balıklar bazen kendinize en yakın canlı olduğunu düşündüğünüz köpeklerden bile daha yakındırlar. Sahiplerine o kadar çok bağlanırlar ki başka birini asla kabul etmezler. İki yaşındaki çocuk gibi, işler yolunda gitmediğinde hemen somurturlar. Hatta akvaryumun dibine yan olarak yatıp, istedikleri ortam oluşuncaya kadar o şekilde kalmaları alışılmadık bir durum değildir. Kendilerinden küçük balıkları acımasızca yorarken, kendi boyutlarındaki düşmanlarına karşı kafa tutmaktansa, onlara aldırmıyormuş gibi davranmayı ya da onlardan kaçmayı tercih ederler.
Oskarların cinslerinin belirlenmesi başlı başına bir sanat olarak kabul edilebilir. Bazı kitaplar renklerine ve vücut kalıplarına göre ayrılabileceğini söyler. Yapılacak en iyi şey ise, bir grup genç oskar alıp doğal hallerinde çiftleşmelerini sağlamaktır. Teorik olarak; 6 tane genç oskar aldığınızda, matematiksel olasılık hesabına göre içlerinde en az 2 çift olacağı düşünülebilir. Bu yol; ancak balıklarınız 18 aylık, 6-8 inch boyuna gelip cinsel olgunluğa erişinceye kadar beklenebilecekse tercih edilmelidir. Eğer yavru alma konusunda aceleciyseniz; en iyi yol cinsiyet ayrımını doğum kanallarına bakarak yapmaktır. Erkeğinki ince ve uzun dişininki ise daha kısa ve geniştir. Ancak bu durumda da kıyaslama yapmak için yine birkaç çifte ihtiyaç duyarsınız.
Oskarın yumurtlama döneminin geldiğinin en önemli işareti bir yeri temizlemeye çalışıyor ya da yumurtalar için bir çukur kazıyor olmasıdır. Bu işlemleri hem erkek hem de dişi oskar yapar. Bu balıklar tek eşli olmasalar da yumrutaların ve yuvanın korunmasını birlikte üstlenirler. Yumurtlama sıralarında daha agresif oldukları gözlenebilir. Yumurtaların kırılması 4 güne kadar sürer. Bundan sonra yavrular ayrı bir bölmeye ayrılabilir. Yavruların beslenmesi karides larvasıyla başlar ve büyüdükçe, dana yüreği, toz yemler ve tablet yemlerle devam eder.
İlk başlarda öyle gelmese de, oskarlar işe büyük bir eğlence katarlar. Bu yüzden her akvaristin oskar beslemek için zaman ayırabileceğini düşünüyorum!