ARAP DEDE
Bundan yıllar önce ben on iki yaşındayken annemle bir yaşlı kadının evine misafirliğe gitmiştik. Ev iki katlı ahşap bir evdi. Girişte kocaman tahta kapı vardı. Kapıdan girince zemin kat topraktı. Birkaç adım sonra tahta merdiven önüne geliniyor ve yukarı çıkılıyordu. Zemin katın ortasında kenarları demir, tahtadan kocaman bir kapak dikkatimi çekti. Demek ki, oradan yeraltına iniliyordu. Acaba orada ne vardı?
Yukarı çıktık. Nasılsın, iyi misin faslından sonra, annemle o yaşlı kadın koyu muhabbete daldılar. Çay, bisküvi ikramı derken, yaşlı kadın Arap Dede’den bahsetmeye başladı ve şunları söyledi: “ Arap Dede, benim kocamdı. Yıllar önce vefat etti. Evin yanındaki İnegöl Sinan Bey camisinde imamlık yapıyordu. Vasiyeti üzerine girişteki zemin katın altına gömüldü. Oradaki tahta kapak mutlaka dikkatini çekmiştir, Serdar. “
“ Girişte hemen fark ettim. Orada mı yatıyor Arap Dede? “
“ Sen çok uyanık bir çocuksun. Bu anlatacaklarımı unutma. “
“ Hele sen anlat. Merak etme unutmam. “
“ Her sabah zemin katın altına inip Arap Dede’nin kabri başında Fatiha okurum. Takunyalarının biri orada, biri buradadır. Onları yan yana koyarım. Su ibriği yarıya kadar su doludur. Onu tekrar ağzına kadar doldururum. Duvarda tahtadan bir askı vardır. Orada asılı ıslak havluyu temiz, kuru bir havluyla değiştiririm. Kısaca Arap Dede gece kalkıp abdest alıp, namaz kılıyor. “
Derin bir sessizlik oldu. Birkaç dakika konuşan olmadı. Sessizliği yaşlı kadın bozdu: “ Hadi desen ki Arap Dede kalkmıyor, farz et ki, fareler diyelim, fareler takunyaları /Takunya: Tahtadan yapılmış bir tür terlik / dağıtıyorlar. İbrikten su içiyorlar. Birazını yere döküyorlar. İbriğin etrafı hep ıslak oluyor. Yerden belki 1.5 metre yüksekteki havlu nasıl ıslanıyor, duvara asılı askı kuru olduğu halde? Ben inanıyorum Arap Dede’nin geceleri kalkıp abdest alıp namaz kıldığına. “
Olayı yıllar içinde bilmem kaç defa tanıdıklara, arkadaşlara anlattım. Bir kişi bile çıkıp böyle şey olmaz demedi. Nedeni bilinmez bir korku duydukları kesin. İnsanlar nedense böylesine dini konuları derinlemesine irdelemeye yanaşmıyorlar. Hoca, imam, hafız gibi dini konularda eğitim görmüş insanlarla konuşurken bir konu hakkında çerçeveyi genişletmeye çalıştığımda: Sus, öyle şeyler söyleme, günaha girersin diye tepki gösterenlerle ve çatılmış kaşlarla karşılaştım. Benim kalbimde kötülük yok niye günaha gireyim? Araştırmak, soruşturmak, öğrenmeye çalışmak kötü bir şey mi? Soru sormayan ne öğrenmiş? Her neyse ben de yıllardır Arap Dede’nin geceleri kalkıp namaz kılıp kılmadığını gerçekten merak eder dururum.