Geri git   Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu > Dini Konular > Dua, Ayet, Hadis

Dua, Ayet, Hadis Dua, Ayet, Hadislerin paylaşım alanı

Cevapla
 
Konu Araçları Stil
Alt 13/03/09, 10:38   #1
tewa
Yarbay
 
tewa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Bulunduğu yer: VAN
Yaş: 40
Mesajlar: 305
Tecrübe Puanı: 24 tewa is a splendid one to behold tewa is a splendid one to behold tewa is a splendid one to behold tewa is a splendid one to behold tewa is a splendid one to behold tewa is a splendid one to behold tewa is a splendid one to behold
Standart Fıkıh ve Tasavvuf İlişkisi

Fıkıh ve Tasavvuf İlişkisi
Cüneyd b. Muhammed, şeriatin hükümlerinde aksaklık göstererek Allah'a vasıl olmaya çalışan bir grub hakkında, "Evet vasıl oldular, yalnız Allah'a değil cehenneme." demiştir.

Fıkıh ve tasavvuf, birbirlerini tamamlayan iki ilimdir. Eğer ikisi çatışırsa, yanlış olur. Çatışmadan maksad, sûfînin fıkhın tasavvuf üzerindeki kontrolörlüğü rağmına, ondan uzak olmasıdır. Bunun yanında fakihin de ahkâm-ı ilâhiyi tatbik etmemesidir ki fasıklık alâmetidir. Şeyh Ahmet Zerruk, Tasavvufun Kaideleri isimli kitabında şöyle der: "Fakih mutasavvıfa hükmedebilir, fakat mutasavvıf fakihe hükmedemez." (Said Havva, Ruh Terbiyemiz)

Tasavvufî hayat tarzının İslâmî hükümlerin sınırları dahilinde olması, bu sınırların dışına çıkılmaması ve İslâmî esaslara muhalefet edilmemesi gereği konusunda ilk sûfîler kanaatlarını şöyle ifade etmişlerdir:

"Tasavvufun esası âyet ve hadislerin hükümlerine sımsıkı bir şekilde yapışmak, bid'atları, heva ve hevesi bırakmak, tevil yapma ve ruhsat arama teşebbüsünden uzak kalmaktır. Ruhsat aramakla uğraşan bir mürid gördün mü, bil ki ondan hayır gelmez. Tasavvuf, emir ve yasakların altında sabretmektir. Bir kimse Rasulullah (sav)'in sünnetine uymadan amel ederse, amelî batıldır. Cüneyd diyor ki:

'Bizim bu yolumuz Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şerifin esaslarıyla kayıtlıdır. Rasulullah (s)'in izinden giden, sünnetine tabi olan ve onun yolunu takip edenler müstesna, bütün insanlar için Allah'a giden yollar kapalıdır. Hz. Peygamber (s)'e uyanlar için ise bütün yollar açıktır. Ârif-i billah kimse O'nun emrine uymak ve Peygamber (s)'in sünnetine tâbi olmak konusunda en çok gayret gösteren kimsedir. Bir kimse düşünce ve arzularını itham ederek fiilerini, sözlerini ve hâllerini Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şerifle ölçmezse defterin hanesine "ricalullah" diye yazılmaz. Bir kimsenin Cenab-ı Allah ile özel bir hâli olduğunu iddia ederken görürsen, şayet bu hâl onu şeriatın dışarısına çıkarıyorsa, sakın ona yaklaşma. Zâhire uymayan ve doğruluğu bir delille sabit olmayan bir hâl iddia eden birisini görürsen, din konusunda onu ittiham et. Sûfînin sıfatından birisi, Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şerifin zâhiri ile çatışan bâtınî bir hükümden bahsetmemesidir. İş, ahlâk ve davranışlarda Habibullah'a (s) tabi olmaktan daha şerefli bir makam yoktur' " ( İbn Haldun, Şifaü's-Sail)

Sûfîler bu noktada haddi, hesabı olmayan çok söz söylemişlerdir. Naklettiğimiz sözler sûfîlerin İslâm doktrini karşısında takındıkları tavrı belirtmeye, İslâm'ın hükümlerinin dışına çıkanların kimler olduğunu anlatmaya ve bu konuda kimlerin ihmalkâr davrandığını tayin etmeye kafidir.

Bu şekilde tasavvuf yoluna girmek, İslâm'ın hakikatini ve esasını anlayıp, Kur'ân ve hadise sıkı bir şekilde sarıldıktan sonra, İslâm doktrinine uygun düşmekte idi. Bu sebepten büyük sûfîler, Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şerife uymak için teşvikte bulunmuşlardı. Zira onlara göre bu iki kaynağı iyice belleyip manasını kavramadan sülûk etmek mümkün değildi. Tasavvuf yoluna girmek isteyenlerin ilim tahsil etmeleri farz olarak telâkki edilirdi. O hâlde bir kişi önce ilim, sonra amel sayesinde sûfî oluyor ve böylece tasavvufta tuttuğu yolun İslâm ahkâmına uygun olmasını temin ediyordu.
Abdülvahid b. Zeyd şöyle der:

"Düşünceleri ile sünnetin manasını anlamaya çalışanlar, kâlpleri ile bu husus üzerinde duranlar ve nefislerinin şerrinden Allah'a sığınanlar gerçek sûfîlerdir." ( İbn Haldun, Şifaü's-Sail)

Sûfî, İslâm cemiyetinde örnek insan demektir. Şeriatı ve âdâbını bilmeyenlerin, örnek insan kabul edilmeleri uygun ve mümkün değildir. Nitekim bu konuda, Cüneyd şöyle der:

"Kur'ân ezberlemeyen, hadis yazmayan ve fıkıh öğrenmeyen bir kimseye bu yolda tâbi olunamaz."

Haris el-Muhasibi'nin "Allah seni muhaddis mutasavvıf kılsın, mutasavvıf muhaddis kılmasın." sözünün manasını Ebu Talib Mekkî (386/1005) şöyle izah ediyor:

"Sen önce hadis ve eser öğrenir, sünnet ve fıkıh hakkında bilgi sahibi olur, sonra zühd ve ibadet yolunu tutarsan yükselir ve ârif bir sûfî olursun. Tersine önce ibadet, takva ve manevî hallerle meşgul olur, sonra ilim ve hadis öğrenmeye çalışırsan, hadisi ve dinin esaslarını bilmediğin için; ya galat, ya şatah veya şeriata muhalif söz söylersin. Onun için zâhirî ilimlere ve hadis yazma işine müracat ederek halini düzelt. Çünkü esas olan budur." ( İbn Haldun, Şifaü's-Sail)

Seriyy-i Sakatî (251/857) diyor ki:

"Bir insan önce zühd ile meşgul olur, sonra hadis yazarsa ayağı sürçer, fakat önce hadis öğrenir sonra zühd ile meşgul olursa durumunu sağlamlaştırmış olur."( İbn Haldun, Şifaü's-Sail)

Tasavvufun parmakla gösterilen meşayihinden her biri, dinî ve zâhirî ilimler alanında yüsek bir mevkide bulunuyordu. Ebu'l-Kasım İbrahim b. Muhammed en-Nasrabadî (367/984) kesirürrivaye bir hadis âlimiydi. Ebu Hamza el-Bağdadî (289/904) İmam Ahmed b. Hanbel'in kendisine fıkıh ve kıraat sorduğu bir âlimdi. Amr b. Osman el-Mekkî (291/906) hadis rivayet eden bir usul âlimiydi. Ruveym b. Ahmed el-Bağdadî (303/919) Davud Isfehanî'nin kurduğu Zâhiriye Mezhebi'nin fıkıh âlimlerindendi, hem kadılık yaptı, hem de kıraatı bilirdi. Hamdun b. Ahmed el-Kassar (271/886) Sevrî mezhebinin fıkıh âlimlerindendi, hadisi senediyle rivayet edebilirdi. Muhammed b. Fadıl el-Belhî (319/935) çok miktarda hadis öğrenmişti ve İşrâkiyye felsefesini de bilen bir filozoftu. Malikî mezhebine mensup olan Şiblî (334/951) ilim, zerâfet ve hâl yönünden zamanının şeyhiydi. Ebu Ali er-Ruzbarî fıkıh, hadis ve edebiyat âlimi olan bir sûfîydi. Fıkıhta hocası Ebu'l-Abbas b. Cüreyc, tasavvufta hocası Cüneyd'di. Ebu Sevr mezhebinin fıkıh âlimlerinden olan Cüneyd, hocası Ebu Sevr'in yanında halka da fetva verirdi.( İbn Haldun, Şifaü's-Sail)

Bunlar ve tasavvufun ilk büyük temsilcilerinden olan diğer büyük isimler hadis ezberlemişler, fıkıh, kelâm, lügat ve Kur'ân ilimlerini tahsil etmişler ve ferâizî öğrenmişlerdi.
Büyük İslâm Hukukçusu Şatıbî (790/1304), tasavvufta seyr ü sülûkün aslının, azimetle amel olduğunu söyler.( Ebu İshak İbrahim b. Musa b. Muhammed el-Haymi el-Ğarnati, el-Muvafakat fi-Usuli'ş-Şeria, şerh ve tahriç: Abdullah Draz, Beyrut trsz., c. 3, ss. 179-180.)


'Kâlbine bizi anmaktan gaflet verdiğimiz, heva ve hevesine uymuş, işinde haddi aşmış kimselere boyun eğme' (Kehf/28)




İmam-ı Gazalî beş özellik söyler:


"Abid olmak, zahid olmak, âlim olmak, dünya adına insanların maslahatını gözetmek ve fıkıhla rızay-ı ilâhiyi istemek. "


Ebu Hanife (150/767), az konuşan, çok düşünen ve dünyaya kâlben çok önem vermeyen birisiydi.

Kuşeyrî, Şafiî bir mutasavvıf olmasına rağmen, ilmi Ebu Hanife'den aldığını söyler.


İmam Malik (179/795) der ki:


"İlmiyle rızay-ı ilâhîden başkasını isteyen birisi, anlamadığı şeyi sırtına yüklemekle kendine yazık etmiştir."


İmam-ı Şafi (204/820) der ki:

"Kendisini kötülüklerden koruyamayana ilmi fayda vermemiştir. Fıkıhta maksat sadece rızay-ı Bâri olmalıdır."

İmam-ı Şafii'nin sûfîlerin sohbetine on yıl devam ettiği rivayet edilir.

İbn Hanbel (241/855) ve Süfyan-ı Sevrî (161/778) de zühd ve vera konusunda çok hassastılar.(Gazzâli, İhya) İbn Hanbel'in sûfî sohbetlerine gittiği ve oğluna da tavsiye ettiği rivayet edilir.

Bütün bunlar; fıkhı, Allah'a yaklaşmak için öğrenmek, kullukta ihsan sırrını yakalamaya bir basamak yapmak ve Allah ve Rasülü'nün sevgisiyle dopdolu, kâlben itminana kavuşmak için öğrenilip öğretilebileceğini ortaya koymaktadır. Ki, bu noktada aynı gayeye hizmet eden tasavvufla birleştiği açıktır.

.postbit { BORDER-BOTTOM: #d99497 2px solid; BORDER-LEFT: #d99497 1px solid; PADDING-BOTTOM: 3px; BACKGROUND-COLOR: #f5f5ff; PADDING-LEFT: 3px; PADDING-RIGHT: 0px; MARGIN-BOTTOM: 3px; BORDER-TOP: #d99497 1px solid; BORDER-RIGHT: #d99497 2px solid; PADDING-TOP: 3px}
tewa isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konu Sayısı: 194
Takımınız:
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:17 .


Powered by vBulletin
Copyright © 2000-2007 Jelsoft Enterprises Limited.
Sitemap
6, 5, 3, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 113, 16, 17, 18, 19, 81, 20, 27, 22, 23, 24, 25, 26, 48, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 136, 40, 58, 45, 42, 44, 46, 47, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 70, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 71, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 96, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 98, 97, 100, 101, 102, 103, 106, 104, 105, 112, 109, 108, 107, 110, 111, 114, 115, 118, 116, 117, 119, 148, 154, 124, 165, 122, 120, 123, 121, 150, 153, 125, 128, 129, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 149, 202, 175, 164, 152, 167, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 195, 169, 166, 168, 170, 171, 172, 199, 174, 173, 196, 200, 176, 177, 180, 178, 179, 182, 189, 187, 184, 186, 191, 192, 193, 194, 197, 198, 201, 203, 229, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 236, 231, 232, 233, 234, 235, 237, 240, 239, 241, 243, 242, 244,