Geceleri hayaller kurardım; bir kayığım var, başını sallaya sallaya giderken, karinaya çarpan dalgaların hışırtılı sesi ve önümde masmavi bir deniz.
Sonra ilk paramla bir kayık aldım.
Ama kayığı içinde yüzdüreceğim su yoktu Ankara’da.
Evimizin önünde duran kayık, sonbahar yağmurlarıyla suyla tanıştı, kayığımın içi su doldu.
Kayığın suyun içinde olması gerekirken, suyun kayığın içinde olması karşısında canım sıkılırdı.
Kayıktaki suyu boşaltmak için çareler aradım.
Her yağmurdan sonra çocuklar koşup ‘Sizin kayık doldu’ haberini verdiler. Ve komşularımız ayağımda lastik çizme, elimde kova ile kayığımın suyunu boşaltırken beni izlediler.
Karım, ‘Dikkat et, kayığın içinde boğulan ilk insan olursun sonra, kimseye anlatamayız’ diye sık sık söylendi.
Sonunda kayığımızın suyu boşalsın diye altında geniş birkaç delik açmaya karar verdim.
Karadenizli komşumuz uyardı:
‘Yağışlarda kayığı ters çevireceksin...’
Hiç aklıma gelmemişti.
Kendi kendimi, ‘Karadenizliler de biz Urfalılar gibi, akrep çıkmasın diye karyolanın dört ayağını birer leğen suya oturtmayı hiçbir zaman akıl edemezler’ diye teselli ettim.
Kaç yıl sonra kayığımızı denize götürdük.
Ne kadar mutlu olmuştum bilemezsiniz.
Kayığımız suyun içindeydi ve biz de kayığın içinde.
Bir süre öyle oturduk, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey konuşmadan, hatta fazla kıpırdamadan.
Arada bir dikkatlice eğilip denizin dibini gözden kaybetmemeye dikkat ederek...
Sonra da sevgili karımla, ‘İşte su, işte su kayığın içinde değil, işte kayıkta biz’ diye bakışarak...
Kayığımız ne oldu bilmiyorum.
Ama hepimizin birer kayığı yüzdürmek zorunda olduğumuz yaşamın yorgun gecelerinde, hayallerimde her zaman bir kayık vardır.
Kimi zaman karada içi su dolu...
Kimi zaman suyun içinde kayık ve kayıkta ben öyle oturmuşum.
Bir tek sana tembih ettim saadeti
hiç bir şey hatıra değil aslında
kaynayan sular gibi bakardın ya bana
donan sular gibi gülerdin ya
bütün büyük sular korkutuyor şimdi beni..
Bir tek sana tembih ettim saadeti
hiç bir şey ihanet değil aslında
kararan havalar gibi dokunurdun ya bana
bozan havalar gibi şevişirdin ya
bütün güzel havalar ağlatıyor şimdi beni...
Seninle ilgisi yok Adnan..
durgunlugum uzerimde..
belkide Rusenin gelisi ve onunla gorusememle ilgili
bilmiyorum..
Sen benim canimin canisin , dostum , arkadasim , kardesimsin..
üzme kendini yaw gelir birazdan görüşürsünüz.. aslında bende biraz şom ağızlıyım.. karşıdakinin durumunu bilmeden konuşuyorum işte napcan.. birazdan gelir durguluğun geçer tmmı..
__________________
TabuTlara sığmayacak kadar inTihar var , şeyTanın siparişi..
dünyanın ninnisi olmuş sirenler , Ya RAB bizi özler...
şah damarım aTTıkça yaşını silerim çeşmin , solar hayaT resmin..
umuT nerdesin yine biTTin , nerelere giTTin , ben seni göremeden...
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...