Susma,
Sen sustun diye bozuldu büyü;
Dagildi periler, yikildi Kaf,
Anka öldü.
Sen sustun,
Derinlesen bir kuyudur
Simdi içimde zaman.
Yiter dibinde uyku,
Yiter rüya,
Yiter benim Yusuflugum.
Ah, kirilir çikrigi bu kuyunun,
El atmaz kimse,
Çürür çöl ortasinda, çürür…
Bulamaz beni hiçbir bezirgân.
Çünkü sen sustun diye durdu
Heybesinde umut tasiyan kervan.
Susma, susarsan
Kim çikarir beni bu dipsiz kuyudan?
Ey saçlarinda aydinlik,
Ninnilerinde yagmur saklayan!
Asi saçlarimi oksa dizinde,
Dokun bir yangin yeri alnima ellerinle
-Gögümde gezinen buluttur ellerin.
Parmaklarinin arasinda büyür
Topraga can veren yagmurlar.
Dokundugun yerden günah silinir,
Baktigin yerden karanlik-
Ve çöz masal yumagini üstüme,
Çekip al beni bu karanliktan.
Ben ki
Kundakta susuz bir Ismail’im;
Sen susunca kizgin çöldür besigim.
Bir yanim Merve, bir yanim Safa,
Dönünceye kadar Ibrahim,
Kos Hacer, kos
Yüregini koparip yerinden
Yedi defa,
Yetmis defa,
Yetmis bin defa…
Kizgin kumlar arasinda
Bir damla su ara.
Sen sustun,
Sustu ninni, masal sustu…
Ey rüyalari çalan haramiler!
Alin gözlerimdeki buguyu,
Kerpiç bir damin bacasinda tüten
Alin, ekmek kokusunun hazzini.
Alin çikinimda ne varsa:
Çizmelerimde sakladigim hiçkirigi,
Çakima sürülen sögüt suyunu…
Nasilsa,
Koptu elimden annenin saçlari,
Zamanin ipi koptu.
Gök mavi olmayacak artik,
Nasilsa yagmura küstü nisan,
Çiçekler kanmayacak bahara.
Geri dönmeyecek bir daha,
Geri dönmeyecek;
Son sefere çikti göçmen kuslar.
Sustu masal,
Ah, bir Sehrazat kadar bile
Yer tutmuyor insan.
.
Veysi Atici