Sen vardın belki düşlerimde
Bilmediğim bir güzellikte
Seni yaşardım akşamın güzelliğinde
Saçarlını okşayan rüzgârı koklardım
Yıldızlara sorardım gülüşünü
Sessiz duvarlara bakıp düşlerken
Ne saç rengini, ne göz rengini bilmeden
Kır çiçeklerinin her birine benzeterek
Sen vardın belki düşlerimde
Sahilde yazarken kumsala adını
Karşı kıyıda el sallardın bana
Bazen bakışlarımda düşlerimi okur
Ben düşünürdüm sevdayı sen yazardın
Kimi zaman alaca karanlıkta
Bilmediğim şehrin karanlık sokaklarında
Savrulan hazan yaprakları olurdun
Düşerdim arkandan umutlara
Sarıp yüreğime yeşertmek için
Kimi zaman fırtınalardan korusun diye
Sarp kayalara ektiğim gelincik olurdun
Sen vardın belik düşlerimde
Adını bilmediğim, göz rengini bilmediğim
Bazen sema, bazen gül, olurdu adın
Fındık rengi ela, vadi yeşili olan gözlerin
Kimi zaman zeytin karası,
Kimi deniz mavisi olup serinletirdi yüreğimi
Gece sarardım seni düşlerimde
Ten kokularını meltemden alırdım ya
Bazen de gelincikten, beyaz zambakta;
Bulurdum yaşanamamışlara benzemesin diye
Getirmezdim seni gerçeğe
Düşlerimde severdim sen olduğunu bilmeden
Şimdi çıkıp geldin tarihi bir efsaneden,
Yüreği atan, dilleri konuşan, yıldızlara bakan
Bir cansın yarı düş yarı gerçeksin,
Kendine göre gerçek, bana göre hayalsin
Gene de yüreğimde sevdasın