Sen olmadan yaşamak bu kahrolası dünyada her gün bin defa ölmektir oğul... Sensiz yaşamak kör kuyularda merdivensiz, karanlık gecelerde nefessiz, denizler ortasında yelkensiz kalmak demektir...
Bütün duygularım ağır yaralı, bütün umutlarım yitik... Kalbimden vurdu gidişin, umutsuz, çaresiz kaldım oğul... Tükendim sesime ses vermiyorsun, duymuyorsun içime gömdüğüm sessiz çığlığımı. Umudum, gözbebeğim, canım oğul dediğim sen yoksun artık. Ayaklar altında kaldı gönlümün narin çiçeği, ezip geçiyor ruhumu acın.
Ah! Kurbanı olduğum oğul bu ayrılık yakışır mıydı bize...
Ah! Oğul, nidalarını içime gömdüğüm bu şehirde hüzne yaslanarak ayakta durmaya çalışıyorum... Kangren düşleri büyüterek, acılar demliyerek. Öldüğümü sanmışlığımın üstünden aylar geçti. Anladımki yaşayan bir ölüyüm şimdi artık ben...
Gecelerime kara yağmurlar damladı, ıslandı duygularım, üşüdüm, yağmur oldum kendime, kar oldum uzak dağlara düştü gölgem. Hangi bahara tutunduysam alıp götürdü umutlarımı kış. Ardından gözlerimi de alıp gitti zemheriler, kör oldum oğul...
Beyaz karlar yağıyor saçlarıma her gece özlem renginde. Dudaklarımda şiirler kanıyor, Sen dünya güzelimi arıyor hayal tadında gözlerim. Hiç mi gelmeyeceksin diyorum bir daha, duymayacak mıyım sesini? Görmeyecek miyim güvercin gözlerini bir daha?
Yarası git gide derinleşiyor acılarımın, sarılmayacak kadar derin. Ağladıkça yanaklarımda süzülüp gidiyor gözyaşlarımın içinde acılar. Baharı beklerken, umutlarımı sarı sonbahar aldı, kaderim diye sararmış yapraklar bastım bağrıma. Umutlarım yerlerde savruldu...
Yorgunum işte ey oğul! Acı çekmekten yorgunum. Vurgun yemiş yanlarımı incecik bir iple zor tutuyorum ayakta. Yaslanıp acıların duvarına, yangın kokulu gözlerimden kül rengi ezalar içiyorum her gece...
Acı yağıyor yüreğimden kaldırımlara her sokağa çıktığımda, üşüyor kalbimdeki yara.
Acıların ateşinde kavrulurken bedenim, ayazda donuyor dudağımdaki gül; gece olunca bir yıldızlara yanıyorum derdimi, bir de yağmurlara...
Kahrımdan bin deniz doğurdum, gözyaşı doldu her yer, bütün sevinçlerimi alıp götürdü gemiler&İsyanım sığmıyor içime, bir siyah hüznün gölgesinde kıvranıp duruyor yüreğim...
Uykusuz geçirdiğim günlerden sonra, uyuyorum binbir acıyla , rüyamda beyaz bir güvercin oluyorsun, gelip konuyorsun yorgun omuzlarıma, yüzünü sürüyorsun yüzüme, dünyalar benim oluyor... İki umut çiçeği bırakıyorsun usulca yanıbaşıma. Biri metanet, diğeri de sabır diyorsun. Uçup gidiyorsun sonra bir defne dalı alıp ağzına... Metanet acımda büyüyor, sabır yüreğimde. Ağlamayı öğretiyor bana her iki umut çiçeği de; umut etmeyi, yalvarmayı, dayanmayı, hayal etmeyi....
Gittin oğul, gidişin bir ateş gibi çöktü yüreğime. Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki ateşi küllendirmeye. Hiç bir sevgi yetmedi özlemini gidermeye. Ben her gece yüreğimi sana getirecek yollarda yürürüm, duyacağın şiirler fısıldarım usulca sokaklara...
Ah oğul sensizlik öyle dayanılmaz bir yara ki, öyle bir boşluk ki, yaşadıkça orası hep bomboş paramparça kalacak. Hep cam kırıklarıyla kaplı kalacak kalbim, hep seni hatırlayarak kanayacak...
Ne kadar bastırırsam bastırayım iki elimi kanayan yüreğimin üstüne, durmayacak kanama
"Zaman her yarayı iyi eder, gün gelir her şey unutulur, bir örtüyle kaplanır tüm acılar" derler... Ben seni unutur muyum oğul, yaşadıkça kanayacak hep yüreğim...