Başlangıçta hiç bitmeyecekmiş gibi sanılan bir ömrün son anları...
Elinde valiz; ha geldi, ha gelecek olan treni beklercesine...
Halbuki bir zamanlar o tren devamlı gelir geçer de yaşamın kıyısından; kişi bunun farkına bile varmaz…Varamaz… Varsa da önemsemez… Üstelik el sallar trene... Ama öyle bir an gelir ki; o trenin gelmesi hiç istenmez…Yine öyle bir an gelir ki; o tren bir an önce geliversin istenir; kendi isteğinize bağlı kalmasanız da…
Sonuçta rötarlıda olsa, erken de olsa; o tren gelir ve alır götürür sizi..
Geride kalanlar; bakakalır son kompartımanın kırmızı ışığı gözden kaybolana kadar…
***
Bu gün hava güzel, sıcak mı sıcak...Sanki; ‘’Billurdan gibi…’’
Yaz başlangıcının ilk Pazar günü… Bahçe ile biraz sarmaş dolaş oluvermek geldi içimden… Hani derler ya; ‘’ insanın bazen ne yapacağı belli olmaz ‘’ diye, onun gibi bir şey işte...
Her bahar, her yaz; çeyrek asırdır göz göze geliverdiğim ve hiçbir zaman kökünden söküp atmaya kıyamadığım yabanıl otların hepsi bir olup; üç beş çiçeği sarıp sarmalamışlar; öğretmeni gelmemiş yaramazlar sınıfının öğrencileri gibi... Zakkum bile başa çıkamıyor onlarla...Üstelik yabanıl sarmaşık; kendini saran kavalye gibi duruyor zakkumun gövdesinde: ‘’Seni bırakmam da bırakmam ‘’ dercesine...
Çiçeklere biraz yardımcı oldum bu yazın ilk pazar günü; kendilerini sıkıştıran yabanıl otlara karşı... Öyle sevindiler, öyle sevindiler ki; görülmeye değer doğrusu... -Bu lezzeti bahçeyle haşır neşir olanlar bilirler...- Şımarık çocuklar gibiydiler... Hele bir de sulanınca; köklerinden fırlayıvereceklermiş gibi oldular... Yine de birkaç yabanıl ot bıraktım; nesli tamamen yok olup bahçemi terk etmesin diye... Ayrıca onların da farklı bir güzelliği var... Ne de olsa yıllardır göz göze olduk; karşılıklı iki sima gibi...
***
İnsan yaşamı öbür dünyaya ani bir geçiş yapmazsa; tren ha geldi ha gelecek derken; kişi anılar sandalıyla durgun suda şöylesine bir dolanıyor...
Bir zamanlar cümbüşlü kalabalıklarda bir sözü yüz binleri etkilese de; şimdi uzaklara düşmeyen fıskiye gibi yavaşça dökülüyor sözcükler dudaklarından: ’’ Aslında ben politikayı hiç sevmedim, şair olarak yaşamak isterdim ’’ diye...
Bu güne kadar gizlenen ve hiçbir zaman omuzlardan inmeyen bir yükün özlemiyle yaşamak...
Ve sonunda pişmanlık sergileyen sözleri çekincesizce ulu orta serpiştirivermek…
***
Bir de bahçe ile uğraşırken yalınayak dolaşmak... Toprakların küçük parmaklarla samimiyeti gerçek bir dost gibi... Bundan binlerce yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle...Yani bu konuda değişen bir şey yok…
Samimi toprak sarmalının ayakla ilişkisinde de değişen hiçbir şey yok... Sanki bedenin stres birikimini arzın merkezine doğru çekiyor toprak... Haa bu arada adını bilmediğim minik böceklerin de kaçışlarını seyrettim, her çapa vuruşumda... Belki de büyük deprem onlar için böyledir... Kızmışlardır da bana; bilinmez ki... Solucanlar da ayrı biç telaş içersindeydi…’’ Toprak ana her zaman gebe ’’ diye boşuna dememişler...Yeryüzünde de kimse mani olamaz onlara... Onlar ne bu dünyanın ne de öteki dünyanın telaşındalar...
***
Bir de imkânlar dâhilinde olduğu halde; bu sıcaklarda bir külah dondurmaya hasret kalmak var... Canın dondurma çekip de; ’’Yasak efendim, doktorlar müsaade etmiyorlar ’’ dendiğinde: ’’ Kırk yılda bir dondurma canım istedi, onu bile bana çok görüyorsunuz...’’ sözlerini duyarsanız eğer; bu cümleler karşısında mum gibi ve dimdik durmanız biraz zorlaşır sanırım...
***
Bahçede çiçekler de sulandı… Zakkum, ortanca, hercai menekşe, hanım eli, gece sefası; şımarık ve sevimli çocuklara benzediler...
Onlar bu gün varlar… Binlerce yıl önce de varlardı… Binlerce yıl sonrada var olacaklar... Dünya durdukça ve insan nesli tükense bile...
***
Bir tren daha, ha geldi, ha gelecek... Birazcık rötarlı olsa bile…
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...