Gidiyorsun sevgili,bir hoşça kalla baş başa bırakıp beni.
Mektubum gidişine.
Kollarına tak,hayallerimin en güzelini.Ve bırak ki sevdiğim,düşlerinin olduğu yere gitsin.
Gözlerine mıhlanan gözlerim öylece ‘elveda’der,senin ‘Hoşçakal’ının efendisine,ayrılığa…
Bendeki varlığını inkar etmek olur gittiğini düşünmek.
Güller tomurcuklanmış yanaklarına inat.Baharın güneşi bir başka geliyor üzerime.Bir başka besteleniyor kuşların dilinde veda şarkıları…
Kulaklarımda yalnız,bakışlarının ayak sesleri.
El pençe feryat ederim sensizliğin önünde.
Ahlarımı rüzgarın avuçlarına bırakırken,dizlerine kapanırım sana duyuramazlığın.
Aç kapıları sevdiğim,rüzgarın getirdiği misafiri ağırla…
‘Yollara selama durmak yakışır,gideceğini haber alınca…
Güzel söz kar etmiyor,gönül öksüz kalınca…Gidişin gönlümün öksüzlüğü…’
Git Sevdiğim ! Beni yine yalnızlığımla bırak.Aslında gitme ! Yeni bir ayrılıkla daha tanıştırma beni.Gidişin yollarda olsun Yüreğimde değil…
Bıraktığın yerde,dönüşün için olur bekleyişim.
Gidişinle boynu bükülen çiçeklere bırakırım gözyaşlarımı.
Bak,yine ayrılığa yöneldi kalemimin bakışları…
Oysa dedim ya sevdiğim,senden ayrı olan yalnızca bedenim,ben değilim..
‘Önceleri her şey basit bir veda idi…Şimdi ellerine değdi ‘elveda’ oldu…
Görüyorsun ya…Seni bulduktan sonra kelimelerin manalarını da bulmayı öğrendim…’