iki çocuk yürüyor, 14-15 yaşlarında gömlek düğmeleri, zincirlerini kırmış. sakalları, yeraltında filizlenmeyi bekleyen tohum dizlerde, öfkenin çağıldayan sesi gözlerdeki korkuyu, rüzgar süpürmüş kaşlardaki destandan, zalimler titrer. ayakları kaldırıma dokundukça, uyanır bulutlar
iki çocuk yürüyor. elleri, demir ile kaynaklı. yanlarında, işgalci kalaşnikof korkusuzca çevreyi tararken, bir çift projektör. dimdik başları, ulu bir dağ gibi, dosta el verir.
iki çocuk yürüyor. yüz binlerce tomurcuğun, idam edilen yıllarının hesabı, yanıt beklerken ve bombaların ambargosuz dansında, salıncakta, sevinç kimsesizken
iki çocuk yürüyor. kabaran genç dalgalar, cellatların pervanelerinde, parçalanırken ve kadınların-kızların , vatanları gibi, bedenleri de talan edilirken
iki çocuk yürüyor. güvercinlerin yaslı olduğu semalarda, vicdansız akbaba, siyah dişleriyle, hücreleri dağlarken
iki çocuk yürüyor. barbarlıklar, bir ceninin yarınında, kölelik çemberi olamazken ve yaşamları savuran, kirli dumanlar, gökyüzünde vahşetin perdesi gibi asılıyken
iki çocuk yürüyor. ülkenin duvarı, kanla örülürken ve mezarlardan damlayan gözyaşları, dağda, taşta, pusuda, insan zinciri olurken
iki çocuktan birisi. tankın önünde, elleri havada, gür sesiyle haykırıyor: ‘’sevgilimin eli çalındı, sıcaklığı asla! anamın saçının teli çalındı, rengi asla! halkımın zenginliği çalındı, sevgisi asla!’’
iki çocuktan birisinin gözleri, yuvasından fırlayan havan topuyken, sesindeki her kelime, koca bir mermiyken haykırıyor: ‘’gerçek; halkın yüreğine kök salan ağaçlarsa, ben gerçeğe yürüyorum! özgürlük; dilin ateşte yakılmasına direnmekse, ben özgürlüğe yürüyorum! bağımsızlık; topraktaki acının, güneşte yankılanmasıysa, ben bağımsızlığa yürüyorum!’’
iki çocuktan birisi, denizden kopan fırtınayla, dev tanklar, enkaz yığınına dönerken, haykırıyor: ‘’Ey işgalciler! apaçiler! f-16’ lar! keskin nişancılar! toplar! tanklar! ajanlar! 5.kollar! defolun mağaradaki ininize!
ve bilin ki; barikattaki , demir sözün yumruğundaki benim1 yanardağın, aydınlık lavındaki benim! şafağın başkaldıran karanfilindeki benim!
unutmayın! ben felluce’yim! ben bakuba’yım! ben necef’im! ben Irak’ım! filistin, benim güneşimdir! o güneş, yüreğimde, bir bayrak gibi, her zaman, dalgalanacaktır!’’