Oyun oynama yüreğim anlat kendini. Bırak yalın olsun kelimeler. Bırak gecem gibi ağır gözlerim kadar siyah olsun..
Ne yapmak istediğini bilememenin, suskunluğun, belirsizliğin içinde kaybolmuş bir yüreksin sen.
Ne sevdalar, ne sevgiler terk edip gitti seni. Sürgünlere emanet bırakıp gittiler.
Kalabalığın içinde nemli bir oda da yalnızsın yapayalnızsın...
Bir fırtınaların var bir de elindeki kalem. Yorgun bakışmalarına inat, sımsıkı sarılmışsın ona. Cümlelerde kendini arıyorsun.
Ne zaman siyaha çalsa gecemin uçsuz bucaksız deryası, ne zaman bir çocuk çığlığında yırtılsa ay ve ne zaman bir beden toprağa gelin olsa...
Vurgunları bana düşer...
Ağır ağır delinir uykular kan revan gözlerimde...
Fırtına olur, haykırış olur, gözyaşı olur da yine de bir umut bir hayat arar kimsesizliğime gözlerim...
Şimdi, hüznümün ciğerlerimi parçalayan acısıyla başbaşayım. Tenim ateşlerde eriyor gibi ve yine de üşüyorum.
Dudaklarımda inceden bir ses..
Bir hüzün akşamında kırık düşler
Bir yalnızlık türküsünde kayboldum..
Kaybolmak istiyorum İstanbul sokaklarında, ayazı tenimde, gün ışığını kirpiklerimin yansımasında hissederek zemheri yalınayak yürüdüğüm gecenin kör vakitlerinde...
Zaman gece yarısı..
Zaman sessizliğin simgesi..
Zaman dolan sahte kadehlerin gecesi..
Zaman gece yarısı..
Zaman sessizliğin simgesi..
Zaman dolan sahte kadehlerin gecesi..
Vurdu yine yüreğimin dem saati...
işte buya otesı yok bunun
__________________
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,
öyle gitki arkanda izinden başka birşey kalmasın hayata dair