Bir papatya tarlası düşün.İlkbahar ayı.
Ve sen onun yanından geçen yolda yürüyorsun.
Ve o papatya tarlasında bir papatya dikkatini çeker.
Binlercesinden birisidir, ama sen onun yanına gidersin.
Onda seni çeken bişeyler vardır.O papatyayaı olduğu yerden
koparırsın. Sadece senin olsun istersin.Sadece senin öleceğini
düşünmeden ve gidersin o tarladan
içindeki şiddetin durduramadığı bir benciliktir ama bir o kadar güzel ve hapsedici.
TUTKU bu olsa gerek...
Yine o tarlanın kenarındaki yolda
yürüyorsundur. Yine milyonlarcası arasından bir tanesi seni çeker. Yaklaşırsın yanına.Gözlerin başkasını görmez olur o an.Onun için herşeyi yapmak istersin.Dokunmak istersin, dokunamazsın..Orda onunla ölmek istersin.Ama birden hafif bir rüzgar eser ve bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna.Dayanamazsın onun kokusuna unutturur herşeyi bir anda ve o kokunun geldiği yöne gidersin. Diğer papatya orda kalmıştır.Yüreğinin bir kenarında...Paylaşılmamış birçok şey vardır.Unutamaz belki ama geri de dönemezsin ona.
AŞK bu olsa gerek...
Yine o yoldasın.Papatya tarlasının yanından geçen.
V eyine bir papatya milyonlarcasının içinden seni çeker, gidersin yanına.Orda kalakalırsın.O hiç ölmesin diye herşeyi yaparsın.
Tüm gücünle onla olmak istersin. Ondan seni koparacak hiçbir güç olmadığına inanırsın ve orda onunla ölene dek birlikte kalırsın.
SEVGİ bu olsa gerek...
"....Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum. Sen bile buna karşı koyamazsın..."
Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar; sevilen de anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile..
Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu sevme hakkından alıkoymaz.
Sevmek çoğu zaman var olmaktır. Sonunda bizi yok olmaya götürse bile. Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum. Sen bile karşı koyamazsın. Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim. Bir zaman başkalarında aradım seni, başka yüzlerde, başka ellerde aradım. Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim. Nasıl olsa gelecektin birgün. Ve işte geldin de! Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya, bilmediğim kederleri öğretmeye geldin. Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana. Birgün yaşamanın gereksizliğini desenden öğreneceğim. Bu selin akışını hiçbirşey durduramaz artık. Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma. Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin, mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri beraberinde sürükleyerek gideceksin. İşte o zaman yoklukların en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım. Ergeç gideceksin; beni anlayamadan, beni sevemeden gideceksin. Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden, tesellisiz bir hüzün kalacak. Yıllardır aradığım sendin, ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım. Gelmeyecek bile olsan ömrümün sonuna kadar arardım seni. Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden...
Geldin ya! Şimdi herşey güzel seninle. Yürümenin, konuşmanın, nefes almanın bir başka anlamı var artık. Sen varsın ya herşey bambaşka gözlerimde...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...