Mutluluk denilen şey güneşin yokluğu değil, güneş olmasına rağmen perdeyi kapalı tutmamız yalnızca..Genellikle ipleri başkalarının elinde olur çünkü, güneşi isteyen gözün hakkı bile esirgenir, güneşi bilmeyen kör ise görmeyen gözünden delil ister.. Evet... İnsanın yarısı düş, diğer yarısı düşüştür..Tıpkı gece ve gündüz gibi..birbirinin üzerine dolanması gibi..gündüzden habersiz yarasa gibi kör bir insanda ümitsizlikle yaşar, zira bilmez ki her acı ve her yokluk, adım adım varlığa yürümekte ; gece gibi; her geçen an'ı fecr'e yakınlaştırmakta.. Dönüş yolu, başlangıçtan uzaktır sona..ama sona varan kişi, başlangıcı, sona yakınlaşmış sonlanmış bulur..önümüzde yıllar uzun, yaşadıklarımız yıl değil de neydi acaba..Biraz önce üzüldüğüm geçmiş, şimdi bizzat ben oluverdim .. Bize bir binek lazım..Ümit bineği desen, o ilk kavşakta yolcuyu indirir, başka birisini yüklenir..Her insanın ümidi birbirine benzer ama ayrılıklar için belirleyici olan da yine ümidin kendisidir..Belki ümitvar olmak tabidir ama ümide ihtiyaç duymamız da bir sunilik farkediyorum.. Birşeyi eksik bırakan mükemmellik konusunda da eksiktir, yapamadığımız işlerin kalan kısmını biraz düşlemekle oda olmazsa söz ustalığı ile kapatıvermemiz hep bu yüzden olsa gerek.. Bineğin güzeli sabr'dır mutlaka..Ama oda ağır aksak ilerler, yavaşlatır onu yükleyeni, kendinimi taşısın insan yoksa üstündeki yükümü..Şöyle düşünürüm;o halde bineğe güvenmemeli, zira onu çağıran ihtiyaç hisseden biziz,ihtiyacımızın karşılıksız kalması sebepler değildir, bizzat bizim kendi halimize bir sebep bulamamazdır..Sabretmek için önce onu çağıracak iyi bir neden olmalı, zira sebepsiz olaylar çözüm getirmez varolanı da götürürler.. İnsan sebeplerde arar kendini ama bulduğu hep manadır.. Manaya ulaşırsa anlamak için sebep gerekir, zira başlangıç ve son aynı merkezden dönüyor.. İnsan iki uçtan hangisine yakınsa, diğer uç noktaya bakıyor..İki benlik, iki gözden bakıyor, gördüğü aynı şey..Yokluk ve varlık birleşince, suret oluyor, suret olmayınca mana ikisinden birisinde oluyor..Hangisinde suret var, hangisinde mana?.. Ya da değiştirelim soruyu, şöyle soralım kendimize: Ben 'benimle mi' benim yoksa benimle olan bir ben'miyim?.. İkisi asla yakınlaşmaz.. Çünkü sorunun cevabı başlangıçta idi, biz sonlarda arıyoruz kendimizi..
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...