Olayın ne olduğunu tam olarak anlayamayan 7 yaşındaki kız çocuğu korku, dehşet ve panik içinde ağlıyor ve 'Annemi istiyorum, babamı istiyorum' diyor.
Daha birkaç dakika önce bütün bir aile olarak neşe içinde pikniklerini yapıyorlardı. Nereden geldiğini anlamadığı, küçük yüreğinin kaldıramayacağı kadar korkunç bir gürültü oldu. Çok ama çok korktu. Her şey ne kadar güzel giderken, pikniğin keyfini olanca çocukluğuyla yaşarken bu korkunç şey de neyin nesiydi? Şimdi sığınacağı güvenli bir yer arıyor, bu nedenle babasını ya da annesini arıyor, ağlıyor, arıyor, ağlıyor; ama bir türlü bulamıyordu.
Küçük Hadil, güvenle sığınacağını ümit ettiği kucağı bulamayacak, baba ve annesiyle birlikte beş erkek kardeşini bu dünyada bir daha göremeyecekti.
Ölümün biri, beşi, yüzü olmaz. Rakamlar öleni ya da ateşin düştüğü yeri hiç ilgilendirmez. Ölüm ölümdür. Ve dayanması çok güçtür. Sizin hiç babanız öldürüldü mü? Ya da ölümleri rakamlara indirgeyenler için sorumu şöyle değiştiriyorum: Siz hiç öldünüz mü? Sürekli öldürenler bu işi kanıksamış bir yüzsüzlükle, sadece sayılara indirgeseler de ölüm insan için yeryüzündeki en önemli olaydır. Yoksa hayatların bir müddet askıya alınabileceğini mi düşünüyorsunuz? Olur böyle şeyler mi yani? Bu kargaşada yedi ölünün sözü mü olur? Pardon yani! Ölümler sayılara indirgenince yer tutmaz mı hiç belleklerde? Baba, anne ve beş masum can hayatta değil bugün. Pardon ile geçiştirilmeyecek bir şey bu. Ölenin Filistinli ya da Yahudi olması da önemli değil. Önemli olan masum ve sivil olması. Masum ve sivil... Sahi böyle karmakarışık bir ortamda birkaç askerin, üç-beş sivili öldürmesini abartmanın ne âlemi var, diye mi düşünülüyor?
Acılar, belleklerde tahminlerin ötesinde bir yer tutuyor ve yeryüzüne kan ve irin olarak geri dönüyor. Gazze'de İsrail donanması tarafından atılan bomba sonucu piknik yapan bu aile yeryüzündeki hayatlarını sonlandırırken, iki küçük çocuk bu olayın dehşetini belki de nefretini hayatları boyunca taşıyacak. Tıpkı Irak'ta sürekli öldürülen sivillerin yakınları gibi. Sadece yakınları değil bu olayı duyup bunun asla kabullenilmez olduğunu düşünen bütün herkes gibi. Irak'ta bombalar her gün patlıyor. Onlarca, yüzlerce sivil hayatını kaybediyor. Böyle bir coğrafyada canlı bombaları ortadan kaldırmak mümkün mü? Kin ve nefretle büyüyen bir nesile istediğiniz kadar canlı bomba olmanın, masumları öldürmenin caiz olmadığını anlatın.
Canlı bomba ve terör eylemlerinin İslamî olmadığını defalarca yazdık. Bunlar Müslümanlığı dar bir coğrafyaya mahkûm eden ve temelini asla İslam'dan almayan eylemler. Ancak İslam coğrafyasında sivillerin maruz kaldığı o kadar çok şiddet olayı var ki... Ajanslar gün geçmiyor ki bir sivilin, bir masumun katledildiği haberini vermesin. Hepsinden önemlisi özellikle Irak'ta her gün onlarca sivil hangi sebeple olursa olsun ölüyor. Böyle bir ortamda canlı bombaların önünü almak nasıl mümkün olacak? Ya da dünyadaki bazı güç odaklarının zaten istediği de bu mu?
Gazze sahillerine atılan bomba biraz da Hamas'ı köşeye sıkıştırmaya yönelik bir hamle gibi geliyor. Hamas tam şiddetten vazgeçme sürecine girmek üzereyken yanlışlıkla (!) patlayan bombaların hedefi sanki biraz da Hamas'ın sinirleri. Kandan beslenenler, savaşın durmasını istemiyor tabii ki. Her iki tarafın şahinleri, her iki tarafın küçük çocuklarının canlarına da mal olsa genel statükonun bozulmasını istemiyor. Bu durumun Filistinli ya da İsrailli çocukların canlarına mal olması ise hiç mi hiç umurlarında değil.