Mavi bir aleve dönüştürdüm yüreğimi bir anda
Tutuşturmak istedim beni böyle umarsız
Bırakıp gittiğin bu zalim şehri
Yakamadım; gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında
İnanılmaz güzel bakıyordu gözlerime, hafif ıslak
En özel, en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların
Hatıralarınla titriyordu içim; kuşlar kanatıyordu gönlümü
Simsiyah bulutlar geçiyordu göğümden
Anlamak üzereydim Neron’un Roma’yı neden yaktığını
Karanlık bir koridor açıldı önümde; anlayamadım
Yenik düşmüş bir Napolyon kadar mutsuzdum aslında
İntihara kalkışan Hitler kadar çaresiz
Yakmak üzereydim ki bu şehri, hatıraların
İçli bir yağmur gibi boşandı üzerime
Kediler geçti birden kavşaklarından şehrin
Acı acı miyavladılar, gözlerime baktılar, kızgındılar, kırgındırlar
Onlar da tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar
Onlar da terk ettiğin bu şehri çaresiz
Yakmak istiyorlar, yakamıyorlar
Saçların dikildi karşıma bir sokak kösesinde
Her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu
Benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar
Gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin
Her biri bir kenarda darmadağın
Çömelip kalıyordu, yutkunuyordu
Rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin
Nereye yürüdüysem bakışın, duruşun ,sesin
Anladım; söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
Kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
Çünkü sen her şeyinle bendesin