Kırık kaldırımları adımlayan âmâ bir çocuk(muşum)
çamurlu sokaklar olmuş atlasımız
sinmiş is kokuları iki yüzlü rüzgarın
soluksuz bıraktığı sokak lambalarına...
Doğurgan karanlıkların sürdüğü izlerde
siyah bir kumaşın ötesinde
sırtını uçuruma dayayan alkış
Sesi(sin) sen!
avizeler kadar ırgat, ışık kadar yetim…
menfaatlerle dolu mayınlar döşenmiş dostluk yoluna
gül bahçesi diye utanmadan sunarlarken bana
yürümeliydim değil mi? Koşarcasına, mayınlara
-Korkum yok dost / Olamaz..
doyasıya güven(dim) sana -
Hassas, ama acıların
nasırlaştırdığı yüreğim sen de parçalanıp, dağılacaksa
dosttan gelen / unutulmazım olacaksa
razıyım mayınlara basıp, virane olmaya
Bir gölün duruluğunda sevişirken / gölge oyunları
kaosta atan şah damarına tut / yalanlarını...
bekle diline kurduğun köprüde
yelkovan ve akrebin nazı / şahı kalktı neredeyse
ne şafak kendine gelebildi / ne de sarmaşıklar gözlerimde
yenilendi. Donup kaldım zaman seyrinde
göz yaşlarıma bilenen
gururum da yasakladı kahrolmamı..
-kilitlendim dilime- düğüm üstüne düğümdü
gökten bir el. Nisyan kusuyordu el.
Ayna(da) kendini gören kelime, gözlerine
mil / babil
Açık bir kapı bırakmıştım / fıtratlara binaen
susma (lar) daireler çizdi / öğüttü değirmen boşluğu
yürek cellâdı / kan sundu kaf dağına
kaf dağı, devlerin imzası, baş tacı
eğil de bak / dost kervanı dostsuz …
-Korkum yok dost / olamaz..
doyasıya güven(dim) sana-
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...